En azılı düşmanlar, öfkeler, kinler, nefretler bile afetlerde bir araya gelirler, birkaç gün için bile olsa..
Ama bizim halimize bakın bir.. Günlerden beri deprem konuşuyoruz. Depremi yaşayanların gündemi değişti, depremden siyasal menfaat umanlar hâlâ sürdürüyor ve hâlâ uzatıyorlar..
Tek satır yazmadan ibretle onları izliyor, onları dinliyor, onları okuyorum.
Ne konuşuyoruz?. Kin!.. Öfke!.. Nefret!.
Ayıptır beyler!.
Halkın acısı, üzüntüsü, heyecanı, endişesi üzerinden siyaset yapmak ayıptır.
İki örnek vereyim.. İki yandan.. İki yandaştan..
Kişi, ya da kurum ismi yazmaya gerek yok. Kolayca bulursunuz..
***
Depremin merkez üssü Silivri.. Silivri Devlet Hastanesi'nden canlı yayın..
Depremden yarım saat sonra, hastane bahçesine,
"Yoğun bakım" dahil, tam teçhizatlı çadırlar kurulmuş.
Hastalar tüm tıbbi önlemler içinde yatıyorlar.
Belli önceden depreme hazır görevliler. Her şey hızla ve tıkır tıkır yürümüş.. Ne güzel değil mi?. Binayı görüyoruz. Sapasağlam. Sadece duvarı kaplayan karoların bir kaçı birbirlerinden bir kaç santim ayrılmışlar.
Düşen karo bile yok. Koca duvar bembeyaz..
Yani bina depreme dayanıklı..
Bu canlı yayın "İşte bu" diye yapılır ancak..
Ama bizim TV, haftalardan beri Şehir Hastaneleri'ne takmış, onlar üzerinden iktidarı vuruyor ya.. Efendim şehir hastanelerinde eksikler varmış..
Efendim bu hastaneler niye şehir dışındaymış?.
Elinin körü.. Hemen bütün tıp kliniklerini bir bahçe içinde toplayacak büyüklükte hastaneyi şehir içinde kuracak yer var mı?. Tarihi
Şişli Etfal bile şehir dışına taşındı binasını "Yeterli"
büyütebilmek için. Diyelim yer buldun, ya da milyarlar
ödeyip istimlak ettin araziyi.. Hani oraya hızla
gidecek yol!.
Ben 1994'te yani çeyrek asır önce vurulduğumda ambulans beni
Nişantaşı'na Amerikan'a değil, Florya'ya götürdü. Niye?. Her zaman tıkalı Nişantaşı trafiğinde Amerikan'a ulaşana dek, kan kaybından ölebilirdim de ondan..
Mustafa Koç rahmetli, yetişebildi mi, kendi hastanesine, zamanında?. Helikopter'e rağmen..
Yeni hastane bunlar. Tabii eksikleri olacak. Adam gibi söyle.. Çözüm de söyle, yardımcı ol. Eksikler tamamlansın. Az sabır..
Hayır!. Güzellikleri bile çirkinleştireceksin. Çünkü amaç habercilik değil, muhalefet.
Aslında deprem sonrası tam teçhizatlı çadırlara yerleşme hızı ve depreme dayanıklı inşaatı dolayısı ile alkışa layık , örnek hastaneye bile çamur atmazsa, işini yapmaz olacak, o güya muhalif!
İktidarı halkı en ilgilendiren Sağlık konusunda vuracak ya!.
***
Bir önemli toplantı düzenlenmiş, deprem sonrası, iş birliği için.. Koordinasyon.
İmamoğlu davet edildi mi, edilmedi mi, onu tartışıyoruz günlerden beri. O toplantıda ne oldu?. İşe yaradı mı?. Yararlı kararlar alındı mı?. Ondan satır söz eden yok..
"Kahrolsun İmamoğlu" diye saldırıyor, bu defa iktidar eğilimli haberci ve kalemler..
İmamoğlu uzun süre sustu..
"Davet ettik" diyenlere dahi
cevap vermedi. Güya
muhalif olanlar, onlar da
tersten saldırdı..
"Cevap versene!. Ne susuyorsun" diye.. İmamoğlu mecbur kaldı
konuşmaya..
"Davet edilmedim. Ama 'Devlet terbiyem' gereği cevap vermedim" dedi..
"Devlet terbiyesi" lafına dahi saldırdılar.
Ordan da vurdular İmamoğlu'na.
..Ve de büyük haksızlık ettiler..
Ben Mekteb-i Mülkiye'de okudum.. 1859 yılında,
İstanbul'da "Mekteb-i Mülkiye-i Şahane" adıyla Sultan tarafından "Devlet Adamı" yetiştirmek üzere kurulan okuldan mezun oldum.
Orada bize devleti, tüm kurumları ile öğretirken, "Devlet Terbiyesi"ni de içimize akıttılar.
"Bir bilen" olarak söylüyorum. İmamoğlu'nun "Devlet terbiyesi gereği" susması, konuyu uzatmamak için elinden geleni yapması, doğrudur ve aslında alkışa layıktır.