Kimdi bilmem, çünkü Bein denen kurum emeğe saygıyı öğrenemedi.
Maç yayını biterken, ekrana, sunucu ve yorumcuların isimlerini bindirmiyor..
Harika sunucu bas bas bağırıyordu, "Tarihin en unutulmaz maçlarından birini yaşıyoruz" diye. Böyle bir maçı anlatmış olmaktan mutluluğu da sesinden anlaşılıyordu..
Gerçekten tarih, bir heyecan tarihiydi, anlattığı..
Dakika 90.. Hatayspor finalde..
Dakika 90+3.. Adana Demirspor finalde..
Dakika 90+6.. Hatayspor finalde..
Böyle bir heyecan kaç defa yaşanır hayatta!.
Süper Lige çıkacak "Üçüncü" takımı belli edecek "Dörtlü Play off'un finalinde oynayacak iki takımdan birini seçecek yarı finaldi bu.. Son dakikaları özellikle nefes kesen bir heyecan tufanı..
Bu tufan bu maç, dün gazetemde iki yarım cümle ile yer aldı, sayfanın en altındaki çift sütun haberde.. İki yarım cümle..
"0-0'lık ilk maç sonrasında Adana Demirspor'u 3-2 mağlup eden Hatayspor.. / Hatay, Selim, Gökhan ve Mirkelam'la Adana ekibini geçerken.." Yani, maçı izleme, yazma, tek sütun da olsa verse gereği duymadıkları gibi, o "İş olsun, sayfa dolsun" diye gerçekten "Doldurdukları" sayfada, bir ara başlıkla ayrı bir haber yapma gereği duymamışlardı, iyi mi?. Sadece gerçekten heyecan fırtınası o müthiş Play off yarı finalleri mi?. Süper Lig'de de nefes kesen bir maç vardı.. Göztepe- Ankaragücü..
Sahasında oynayan Göztepe, kümede kalmak için mutlak kazanmak zorundaydı.
Karşısında da, İkinci Yarı'nın en başarılı takımı Ankaragücü.. Bursa'nın kankası Ankaragücü.. Bursa'daki her maçın 6. dakikasında tribün şovu yapan Bursa'nın.. 06 Ankara'nın kodu çünkü..
Bu iki takım yıllardır, ikiz kardeşlerden yakındır birbirlerine..
"Niye" bilen, hatırlayan var mı?.
O maçın sabahı her hangi bir gazetemizde "Ankaragücü bugün Bursa için oynayacak" yazısı gören oldu mu?. "Niçin Bursa için" olduğunu yazan, o yakın tarih olayını özetleyen oldu mu?.
Olmaz!.
Bunlar gazetecilik ruhu, gazetecilik heyecanı meselesidir. Bunlar "Yarın bu gazeteyi nasıl okuturuz" düşüncesinin eseridir.
Bunlar "Fark yaratma" iddiasının sonucudur..
.. ama ne yazık ki, başta bu ülkenin en çok satan iki gazetesi Hürriyet ve Sabah, ve de bu ülkede Spor sayfası geleneğini başlatan, Spor Yazarlığını meslek haline getiren Milliyet, hiçbirinde, bu saydıklarımın hiçbiri kalmamıştır.. Hem de spora günde ortalama 4-6 sayfa ayırırlarken..
Ne yazılır bu sütunlara.. Varsa yoksa 3 büyükler ve de sadece onlar üzerine, laf ola sayfa dola, okunmaz yazılar..
Okunacak yazı meraklı olmalı..
Okunacak yazı, heyecan vermeli..
Okunacak yazı "Vay be" dedirtmeli..
Yazarsan, eğer yazarsan, Amatör lig maçını bile okutursun..
Birinci Lig Play offlarının o heyecan tufanı yarı final maçlarını geçtik.
İçlerinden biri kesin, belki ikisi de seneye bir alt kümede oynayacak Göztepe ve Bursa'nın tarihi maçlarını, hiçbir özellik ve güzelliği olmadan, maç çerçevesi yazmaya bile gerek görmeden yayınlayan spor sayfalarımızda baş yer, sıradan bir "Sıralama" maçına, Fenerbahçe- Antalya'ya ayrılmıştı.
"Tüm gazeteler önce Fenerlidir" kuralı gereği. Ve Fener'in Antalya'yı yenip 6'ncı, yazı ile, Altıncı olması, "Zafer" diye sunuldu, o sayfada.
"Kabus sezonundan 6. uyandı.." Tam sayfa maç.. Pabuç gibi, maç sonrası "Zafer (!) Sevinci" fotoğrafları..
Bir yorum yazısı. Dört ayrı "Maçtan sonra ne dediler" haberi.. Üç kalemden futbolculara verilen notlar.. Bitmedi.. Maçtan notlar haberleri.. Yani Fener kazanmış, Şampiyon olmuş, nasıl sayfa yapacaksan o!. Yanında da, hala Galatasaray Destanı (!) yazmaya devam eden sayfa var..
"Belhanda ile birbirimizi ezberledik" demiş, Feghouli..
Yahu sezon boyu yazdık, bu "Feghouli-Belhanda rezaleti"ni..
"Mecbur kalmadıkça hep birbirlerine pas veriyorlar" diye yerden yere vurduk. Mehmet Özcan kardeşim, rezilliği, marifet diye, gururla sunuyor..