Son günlerde sık sık aileden, sık sık dostlardan söz ediyorum.. İzmir dolayısıyla anlattım, "En Büyük Zenginlik, aile ve dostlardır" dedim..
Döndüm, İstanbul'da da harika günler yaşattı ailem ve dostlarım bana..
İki enfes yemekten söz edeyim, hafta sonu keyfi versin size..
Hani "Yediğin içtiğin senin olsun, bize gördüklerini anlat" derler ya..
Siz o yemekleri, aile ve dostlarla yiyin de, anlatmayın bakalım..
Necati Akpınar dostum günlerdir "Kanatçı Dayı'ya gidelim" deyip duruyordu. O sık sık gidiyormuş..
Metin Şentürk, hani, Bebek Yokuşu'nun başında, Etiler'de açtı ya kanatçı dükkanı.. İşte o..
Eee!.. Metin de yakın arkadaşım..
2000'li yılların başında TRT'nin o efsane canlı yayını Tele Pazar'ı yapıyorduk ya, pazarları öğleden sonra.. Sanat, kültür, spor, müzik, eğlence programı.. Ne zaman sanatçı diye sıkışsak, iki kişi elleri kanda olsa koşar gelirlerdi. Biri Adnan Şenses, biri Metin Şentürk.
..Ve de nasıl eğlendirirlerdi, hem bizi, hem seyirciyi.. Adnan şimdi yukarlarda..
Metin tüm dolu hayatı ile devam.. Allah uzun ömürler versin..
Ben tavuğun kanadını pek sevmem..
Çocukken Bandırma'da babamın yüzbaşı maaşı ile ay sonunu kıt kanaat bulurdu annem..
Arada bir pişerdi tavuk, köyden babaannem gönderdikçe..
Yemek de protokole tabiydi. İki butu var ya hayvanın. Biri, babama.. Aile reisi..
Öteki ağbime.. Eee!. Şehzade.. Bana göğüs kalırdı.. Beyazı..
Derisi ve gerisi de "Anneler taş yesin, yarımşardan beş yesin" diyen anneme..
Derisi bilirsiniz.. Gerisi işte kanatlar ve eti çıkarılmış göğüsten ne kaldıysa o kemikler, sıyrılmak için..
Yani "Kanat" tavukta en makbul olmayan yer...
Yani ben öyle bildim, yıllarca..
Ta ki, gazeteci olarak Adana'ya maça gidene kadar.. Ta ki, ordaki meslektaşlar beni Mesut'a götürene kadar..
Yahu millet şapur şupur yerken, imrendim, bir de ben tattım ki.. Vay be?.
Neymiş bu kanat yahu!.
Zamanla sırrın kanatta değil, Mesut'ta olduğunu öğrendim.. İnanın bahane bulup, sırf Mesut'ta kanat yemek için Adana'ya gittiğim oldu.
O yüzden Amerika'ya gidişimde Kentucky Fried Chiken'a daldım. Albayın özel sosu ile kanat yedim. Ona da bayıldım.
KFC Türkiye'ye gelince çok sevinmiştim.
Önceleri çok iyiydi. Sonra bozdular. Ucuz ettiler. Tavadan çıktığı an satarken, bir gün evvelden kalanları yollamaya başladılar. Kanat parası alıp, içine but ve göğüs karıştırdılar.
Ben de gitmez oldum.
Yani iyisi olunca, kanat lezzet!.
Necati ile sözleştik.. Öğlen gittim, Metin orda.. Ağabeyi Mustafa da orda.. Dükkanı ortakları işletiyormuş.
Ayrılmışlar. Kendileri işletmeye karar vermişler.. Menü yok.. Az ve öz..
Mercimek çorbası.. Çine Köftesi ve kanat.. Salata tabii..
Necati'yi bekliyoruz ama ben durmadan biftek atıştırıyorum.. Menüde yok, ama Metin'de var.
İki gülme bir biftek ya.. Fransızlar öyle der ya.. Metin nasıl güldürüyor, anlattıklarıyla..
Bir yandan anılar.. Bir yandan fıkra dağarcığı.. Anlatması da muhteşem..
Ölüyorum gülmekten.. Bir tanesini, pazar neşesine aldım.. Yanda..
Yani iki gözü görmeyen birisinin yaşamla, dünyayla bu kadar barışık olması ne harikulade bir şey!.
Her ama her şeyden şikâyet edenler, bu cennet vatanda "Şükür" demeyi unutanlar..
Gidin Kanatçı Dayı'ya oturun Metin'le yarım saat.. Adamdaki neşeye bakın.. Belki tedavi olursunuz!.
Çorbamız geldi. "Az" dediğime pişman oldum. O çorba için gidilir sadece..
Sonra kanatlar.. Ama ne kanatlar!.
Mesut'tan bu yana, bu lezzete ilk defa rastladım.. İlk sözüm, Tefo ile birlikte gelen Necati'ye oldu. "Bir daha gelirken bana da haber ver" dedim..
Patlayıncaya kadar yedim.. Tam o sırada Mustafa "Köftemizi de tat.. Bu Çine köftesi" demez mi?.
"Halim olsa bir kanat daha yerim Mustafa" dedim.. Dedim ama, Çine köftesi de aklımda.. Hani yıllar evvel ağbim götürmüştü, Aydın'a hapiste yatan Mehmet Ağar kardeşimi ziyarete giderken. O lezzet hâlâ aklımda..
Mustafa dayatınca, tattım tabii.. Yahu nasıl yapmışlarsa Çine yolu kenarındaki Tahsin Usta'yı getirmişler Etiler'e iyi mi?.
Karar verdim..
Bir et.. Bir tavuk, bundan böyle, Metin ve Mustafa'ya gittiğimizde..