Çarşamba öğleden sonra eve geldim..
Sevgili dostlar Necati (Akpınar) ve Tefo, Kanatçı Dayı'ya götürdülerdi yemeğe..
Neşeyle çıkmıştım.
Divana uzandım. Günlük program, gazetelerimi okuyacağım.
Bu arada ekranı tıkladım.
Önce klasiğim, alışkanlığım NTV.. "Ne var, ne yok" diye alt yazılara bakış. Sonra, okuma keyfime eşlik edecek Türk Müziği için TRT Müzik kanalına geçeceğim.
Baktım NTV'de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan konuşuyor.
Canlı.. Arkasında kocaman "Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Ödülleri" yazıyor..
Gazeteleri ittim kenara..
Bu ödül töreni izlenmez mi?. Türker Ağabeyim orada.. Erol Sayan dostum orada.. Öbür haber kanallarını da kontrol ettim, tık tıklarla.. Hepsi canlı veriyor, bu Kültür ve Sanat olayını.. Ne güzel..
Cumhurbaşkanı günün anlam ve önemini belirten kısa konuşmasını bitirdi. İç spiker ödül alanları sahneye davet edecek ve Erdoğan plaketlerini verecek..
Çat!..
NTV yayını kesmez mi?.
Hemen öteki kanallara daldım, arka arkayalar Digi Kutumda zaten.. CNN..
Kesmiş.. HaberTurk.. kesmiş.. TGRT, hatta en beklemediğim, o yepyeni, o "Farklı" olmasını beklediğim Haber Global de kesmiş..
Bunlar haber kanalı falan değil yahu.. Cumhurbaşkanı konuşunca canlı yayın.. Sonrası önemli değil..
İnat ettim. Devam ettim aramaya.. İlk defa izlediğim 24 diye bir kanal var.
Baktım orda yayın devam ediyor..
Öteki kanalları dolaşırken Tarih ve Sosyal Bilimler Dalında ödül alan Prof. Mehmet İbşirli'yi kaçırmışım. Baktım ki sahneye Türker Ağabeyim geliyor. İnanoğlu..
Sinema dalında..
Ardından Erol Sayan.. Müzik dalında..
İzzet Keribar. Sanat/ Fotoğraf dalında.
Ve en son, Vefa ödülü.. Mehmet Akif Ersoy adına torunu Selma Argon..
Belki de yılın en ilginç, en güzel, en anlamlı ve en unutulmaz anlarıydı, "Güya" haber kanallarının yayına gerek görmeyip, kesip attıkları..
Onlar haber değil, protokol yayını yapıyorlardı. Ötesi umurlarında değildi..
Bu ülke insanları, hemen her gün ekranda çok ciddi bir üslup, hatta bazen asık suratla konuşan "Resmi" Cumhurbaşkanı'nı görüyorlar.
Oysa o ödül verme anlarında, "Halk adamı, bizden biri, gülen, şakalaşan, takılan" bir Recep Tayyip Erdoğan vardı, ailesi ve yakınları dışında bizlerin pek de görme fırsatı bulamadığımız, gülen, güldüren, nüktedan Erdoğan..
Benden üç yaş büyük İzzet Keribar'ı iç spiker tanıtırken "Gençken" demişti. Erdoğan, "Yanlış söyledi" dedi, "Sen hâlâ gençsin.." İltifat değil, gerçekti söylediği.. Keribar sahiden, benden en az 10 yaş genç gösteriyordu.
Çakı gibiydi.
Erdoğan "Nelerin fotoğraflarını çekmeyi seviyorsun" dedi, Keribar'a.. Usta fotoğrafçı "Ülkemin güzelliklerini dünyaya yaymaya bayılıyorum" dediğinde, Erdoğan'ın yüzündeki o neşe, o mutluluk ifadesini keşke milyonlar görseydi.
Erol Sayan'a "Üstat" denmesine de itiraz etti.. "O Üstad-ı Azam" diye düzeltti ve "Bekleyin.. Yeni besteleri geliyor. Çünkü hâlâ yazıyor" dedi..
Mehmet Akif'in ödülüyle beraber de müjde verdi..
"Akif'in son günlerini yaşadığı Taksim/ Mısır Apartımanındaki evini kamulaştırdık. Mehmet Akif Müzesi yapacağız" dedi..
Bunları da yayınlamadı benim haber kanallarım.. İçlerinde, başlarında bir, tek bir "Gazeteci" olmadığından. Tek bir Kültür Sanat adamı olmadığından. Tek bir "Merak eden insan" olmadığından..
"Cumhurbaşkanı konuşuyor. Bağlan..
Bitti.. Kes.. Dön laf olsun, saat dolsun on para etmez yayınına.." Bildikleri, yaptıkları bu..
Oysa.. O, sadece o törenle hem kanallar, hem gazeteler neler neler yaparlardı..
Hazırla bir özel program..
O Büyük Ödülleri kazananları tanıtan kısa belgeseller yayınla.. Sonra ağzı laf yapan birkaç Kültür Sanat Adamını topla.. Konuştur..
Yeni bir şey olsun yayınında..
Hayır.. Ezberlenmiş, öğlen başlayıp gece yarısına dek kanal kanal gezen kerametleri kendilerinden menkul, kimsenin dinlemediği, aldırmadığı uzmanlarla saatleri doldurdun mu, bitiyor iş ya..
Bakın.. O gün, vefa dahil, bu ülkenin en büyük ödülünü alan beş kişi arasındaki İzzet Keribar, bir Türk Yahudisiydi.
"Ülkemin güzelliklerini dünyaya yayıyorum" diyen Türk Yahudisi'ne, Recep Tayyip Erdoğan'ın kendi makam adını taşıyan en büyük ödülü vermesi, çok ama çok güzel, çok hoş bir şey değil miydi?. Ödülü verirken, ona içten, candan takılması, şakalaşması, sadece içeriye değil, dışarıya, dünyaya bir mesajdı.. Bunca "Güya" haber kanalında farkına varan, altını çizen oldu mu?.
Peki "Bir Türk Yahudisi'ne ödül veren Cumhurbaşkanlığı, keşke bir de Türk Kadın'ı seçseydi" diye içinden geçiren olmadı mı?.
Ben geçirdim mesela..
Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Ödülleri'nin, Erdoğan'ın önüne konan listesini Kültür Bakanlığı uzmanları uzun çalışmalarla hazırlarlar. Başkan, ödül adına verildiği için, son rötuşları koyar tabii.. Ama işin ağırlığı Kültür Bakanlığı'ndadır.
Bulamadılar mı, ödüle layık Türk Kadını..
İşte benden üç aday..
Boğaziçi Üniversitesinde tam 22 yıl, 22 kuşağı, Albert Long Hall Konserleriyle mezun eden, müzik alanında akıllara seza kitapları birbiri ardına yazan, dünyanın tanığı iki Türk sanatçısı Gürer Aykal'ın kitabını raflara koyduktan sonra, geçen hafta, Leyla Gencer'i de tamamlayan Evin İlyasoğlu Hocam mesela..
İstanbul Modern'i kuran ve yaşatan Oya Eczacıbaşı mesela.. Bizim medya işin magazin yanı olmazsa ilgilenmez ama, yabancı basında, dünyanın en ünlü gazetelerinde bugüne dek İstanbul Modern hakkında kaç makale çıktı tahmin edersiniz?.
Bin.. 8 bin.. 10 bin..
Oya onları birleştirip ciltlese, kitaplıklar dolar.. Bunu yapan, bu ülke sanatını dünyaya tanıtan kadın ödül almaz mı, mesela?.
..Ve de Vefa Ödülü.. Leyla Gencer'i aday göstermeme kim itiraz eder acaba?.
Şimdi bütün bunlar o güya haber kanallarında önce canlı yayınlansa, o bambaşka, o sanatçısıyla gururlu, şakacı, gülen Erdoğan canlı canlı ekrana getirilse, ardından o ödüller, konuşulsa, tartışılsa, kötü mü olurdu, benim "Güya" haber kanalı yöneticilerim?.