Valla bu gazetenin en iyi okurlarından biri olduğuma inanıyorum. Her sabah ilk işi Sabah'ı reklamlarına dek incelemek ve okumak olan bir kişi daha var mı, bilmiyorum..
Bugün bu satırları "Okur" sıfatı ile yazıyorum bilesiniz..
Kahvemi koyup gazetemi masaya yaydığım zaman, ilk okuduğum yer kendi köşem.. Çünkü o en büyük keyfim. Bu keyfi yitirdiğim an, yazmayı bırakırım.
En son bıraktıklarım ise üç..
Biri, hep söylerim deliler gibi kıskandığım Yavuz.. Donat.. Adamda ne bitmez enerji var.. Her yazısı yerinden.
"Canlı köşe" nerdeyse. Halkın nabzını onun kadar tutan, onun kadar güzel ve de keyifli nakleden bir kişi daha yok..
Erzurum'da sobacılar çarşısına gitmiş, Yavuz.. Amerika'nın Trump'tan sonraki halini, sobacı vatandaş bir Erzurum deyişi ile özetlemiş..
"Delinin eline değnek verilir mi?." Bunları öğrenmenin tek yolu, Yavuz'un eline kalem vermek. Var mı, başkası?.
Öbür iki yazarım Günaydın ekimizden..
Biri Yüksel Aytuğ.. Televizyon gibi dar bir alandan, tüm bir yaşamı çıkarıyor.
Nasıl da bir mizah.. Güne gülümseyerek başlatıyor beni Yüksel. Dünkü köşesini internetten bulun ve okuyun mesela. Üç minik notu var. Gaf Kürsüsü.. Zap'tiye ve Ne demiş?. Gülmezseniz para yok.. Güne gülerek başlamanın pahası da yok!.
..Ve Ayşem.. Özyılmazel.
Ayşem sen Bodrum'a yerleş, ordan sakın çıkma.. Nasıl forma girdi, İstanbul girdabından çıkıp kendini bulduğu yere yerleşince yaz boyu..
Onun kaleminde de nasıl tatlı dokundurmalar var..
Aslında yazdıkları, anlayana Meksika Biberi Halepenyos gibi acı.. Ama nasıl mizahi yazıyor o tokat gibi yazıları. Dün sabah en son onu okudum ve işe nasıl keyifle geldim..