İzmir'in haftalık Gözlem Gazetesi'nde, Öcal Ağbimin köşesinde okudum.. Ali Abalı'yı da kaybetmişiz..
Koskoca Ali Abalı gitmiş, tek sütun haber yok spor sayfalarında bile..
Ali Abalı, gazeteciliğin, gazetecilik olduğu, Ankara'da her büyük gazetenin "Spor servisi"nin, olduğu dönemlerde, o servislerle Cumhuriyet'te tek başına mücadele ederdi.
O zaman gazetecinin en büyük zaferi "Atlatma", en büyük korkusu da "Atlama"ydı.
Spor Haberi demek de, Ankara demekti. Genel Müdürlük, Federasyonlar hepsi Ankara'daydı. Onlardan haber çıkarmak, sayfaların manşetine taşımak ne büyük başarı olurdu.
Ali, iyi gazeteci, daha da iyisi, sessiz, sakin, sevecen harika bir insandı.
"İnsanı seyahatte tanırsın" derler.
Onunla kaynaşmamız, Sofya'daki Üniversite Oyunları'nda oldu.
Birlikte gittik. 15 gün yaşadık. Bir anımı unutamam, yazdım da..
Uzun kara tren yolculuğundan sonra kir pas içinde Balkan Turist Oteli'ne indik.
Ali "Ben önce banyoya gireyim" dedi.
Girdi. Ben de üzerimde sadece bir şort uzanmış, bekliyorum. Kapı açıldı ve bir oda hizmetçisi girdi. Hoş bir kız. Bir şeyler söyledi. Anlamadım. Elimle işaret ettim, "Bir şey yok" diye. Gitti. Az sonra ayni kız kapıyı gene araladı. Ben şaşkın, o şaşkın..
Ama hele o komünist Sofya kızları için öyle şeyler dinlemişiz ki, daha önce gidip gelen ağabeylerden, aklıma neler geliyor.
Uzatmayalım.. Kız kapıdan birkaç defa daha kafasını uzattı. Ben gönderdim.
Sonunda Ali çıktı. Ben girerken Ali dedi ki..
"Harika bir sistem kurmuşlar. Küvetin yan duvarında bir zincir uzanıyor. Çekince banyoya buhar doluyor. Müthiş oluyor.." Ondan uzamış banyo keyfi demek..
Girdim.. Suyu doldurup küvete uzanırken, zinciri gördüm.. Yanında minik bir levha.. Bulgarca ve İngilizce yazıyor..
"Acil durumda zinciri çekin!." Ali zinciri çekiyor, kız bizim odaya koşuyor!.
O da benim için kim bilir ne düşünmüştür?.