Dün başladık anlatmaya, bir harika pazarı.. Bugün kaldığımız yerden..
Kadıköy'deki, Eminönü/ Karaköy İskelesinin ikinci katına, Belediye Kültür A.Ş. harika bir yer yapmış.. Kapalı kısmın yarısı, dün anlattım, harika bir kitapçı ve İstanbul'a ait enfes hediyelik eşyalar satan bir dükkân.. İlerleyince bir kahveye geliyorsunuz. Divanları, koltukları, masa ve sandalyeleriyle insanın saatlerce kalabileceği bir kahve.. Manzara muhteşem çünkü.. Haydarpaşa, karşıda Topkapı Sarayı ve ünlü siluet.. Yanaşan kalkan gemiler.. Önünde de alabildiğine bir teras. Açık hava kahvesi..
Aralık sonunda hava o kadar güzel ki, orada da insanlar oturuyor. Biz "Klasik Pazar Sabahları Kahve Konserleri"nin ilkini izlemek için geldiğimizden içim gitti ama terasa geçemedik.
Hemen söyleyeyim. Giriş serbest. Öyle bilet milet yok. Ne içerseniz o.. Çocukluktan beri bayıldığım Salep kaynıyor özel semaverinde..
Onu gösterdim tabii..
Bu projeyi hazırlayan Ozan Binici dostum anlattı.
Bu pazar sabahları "Klasik Kahve Konserleri"nde, konservatuar öğrencileri yer alacakmış.
Açılışta, İstanbul Teknik Üniversitesi Konservatuarı'ndan tambur ve kanun sanatçısı Miraç Nalkıran ve tenor Berke Neyman var.
Konserin adı "İki Üstadın Gönül Birlikteliği.." Üstatlardan biri Yahya Kemal..
Öbürü söylemeye bile gerek yok.
Münir Nurettin tabii.
Yahya Kemal "Bu şiirleri, sen besteleyesin diye yazmışım sanki" demişti, Münir Baba'ya.. Her biri efsanedir.
İşin en güzel yanı.. En küçük elektronik yok. Tamburun, kanunun sesi neyse o..
Berke'nin sesi neyse o..
Müziği evinde gibi dinlemenin keyfi başka oluyor.
Gözlerimde o emsalsiz manzara..
Kulaklarımda o benzersiz dizeler ve muhteşem musiki..
Beynimde anılar.. Bir lezzet denizinde ölüyor, ölüyorum..
"Hafızın kabri olan bahçede bir gül açarmış" diyor Berke.. "Dönülmez akşamın ufkundayız" diyor.
Hele de "Sana dün bir tepeden baktım Aziz İstanbul" diyor ki..
İstanbul'un önüne, şairler, edebiyatçılar ne sıfatlar koydular.. Ama "Aziz!."
İçindeki kutsal anlamıyla beraber, önünde sevgi ve saygıyla eğilinen ölümsüz (Öldürmek için elimizden geleni yaptığımız, ona ihanet ettiğimiz halde ölümsüz) İstanbul'u tek kelime ile böyle anlatmak!.
..Ve.. Ve tüm salonu ayağa kaldıran, nerdeyse zil takıp oynayacak hale getiren Endülüs'te raks.. Zil, şal ve gül!.." Ole!. Salondaki her sineden "Ole!.." "Bu konser mutlak tekrar edilmeli" dedim Ozan'a ve Esra Ceceli'ye..
Esra Hanım'ı anlatmadım bu arada.
Konser başlarken yanımıza geldi. Ozan tanıştırdı. "Kültür A.Ş. Kültürel Etkinlikler Müdürüymüş. Yani ev sahibemiz bu genç, şirin, sempatik hanım.. "Böyle önemli bir görev için ne kadar genç" derken, iki genç kız geldi masamıza.. Bu defa Esra Hanım tanıştırdı.. "Kızlarım.." Biri üniversite mezunu.. Öteki lisede okuyor..
Gençlik, insanın ruhunda, beyninde ve kendisine bakmasında.. Öyle botoksla balmumu heykellere dönmekte değil.
Esra Müdire, bir kahve, bir çay fiyatına böyle bir pazar sabahı yaşatma projesine gönlünü vermiş.. "Her pazar yapacağız, Hıncal Bey" dedi..
Ne güzel.. Bir yanda biz İstanbullular, nerdeyse bedava sabah keyfi... Öte yanda konservatuar öğrencilerine belki de ilk imkânlar, ilk fırsatlar..
Başta Kültür Dairesi Başkanlığı ve Kültür A.Ş. tüm düşünenler ve emeği geçenleri kutlarım.
Merak etmeyin. Bundan sonraki Klasik Sabahlar Konserleri'ni sizlere haber vereceğim, bu köşeden..