Babası, babamın en yakın arkadaşlarındandı.
İki hem de nasıl sağlam Atatürkçü!. Çocuklarını da öyle yetiştirdiler tabii.
Ben Erdoğan'ı, gazeteciliğe başladığım zaman Rüzgarlı'da buldum.
Rüzgarlı'ya, Ankara'nın Bab-ı Alisine benden beş yıl önce girmişti.. Müthiş mizah dolu bir kalemi vardı. Yazdı mı okuturdu. Sade yazmaz, yöneticilik de yapardı Ankara basınında..
Yıllarca ayni gazetelerde dolandık durduk.. Ayni odada çalıştığımız oldu..
Yazarlıkta benden hızlı, benden öndeydi. Edebiyatçı ve derlemeciydi o, üstüne üstlük... Kısa hikayeleri daha o yıllarda efsane oldu.
Yarışmalar kazandı.. O kısa öykülerden büyük filmler çıktı.. "Bodrum Hâkimi" mesela..
Derlemeleri benim hobi okuma listemin başındaydı..
Anadolu Bilmece ve Tekerlemeleri.. Nasrettin Hoca Fıkraları, Deyimler ve Öyküleri.. Yetmişe yakın kitabın üzerinde adı, takma adı vardır.
Çalışmaya doymazdı.
Meydan Laurusse'a kaç madde yazdı, bilmem..
İstanbul'a taşınınca, uzayda gibi olduk. Bu kentte mesafeler bitmiyor adeta..
Telefonla konuşurduk ara ara..
Ve dün sabah gazetemi açtım ki, acı haber..
Erdoğan, baba dostum, ilk meslek arkadaşım, o unutulmaz Erdoğan Tokmakçıoğlu da gitmiş!.
Gide gide artıyor yalnızlığımız!.