"İnsanları tanımak, çevreyi genişletmek iyi mi acaba" diye düşündüm, Duran Başkanın ölüm haberini aldığımda.. Nasıl bir üzüntü saplandı içime.. Oysa tanışmasak, bu kadar dost olmasak, bu üzüntüyü yaşamayacaktım işte.. "Büyük Kulüp Başkanı Duran Akbulut ölmüş" deyip geçecektim..
Aslında dünyalarımız da çok ayrıydı zaten.. Hiç de tanışmayabilirdik, Türker Ağabey (İnanoğlu) bizi bir araya getirmese.. Bir gece içlerinde benim de olduğum dostlarını alıp, Büyük Kulüp'e, yemeğe götürmese..
Bir baktım ki, koca masada Duran Akbulut Başkan da dostlarını almış, bizi bekliyor..
Nasıl sıcak bir buluşma oldu ki, hep ısındık birbirimize.. Türker Ağbi ayarladıkça giderdik. Benim sevdiğim yemekleri bilir, onları özel sipariş ederdi, Ahçıbaşı'na..
Ara verdik mi, arardı.. "Nerdesin" diye.. "Sen Türker'in ayarlamasını bekleme.. Telefon et. 'Geliyorum' de yeter" derdi. Onun masası dostlar masasıydı. Anılar, şakalar, lezzetler masası..
O hep gülen, o insanın hep gözünün içine bakan gözleri canlandı kafamda birden..
O zaman daha da üzüldüm..
Sonra dedim ki, kendi kendime..
"Bu kadar üzüldüğüme göre, onunla çok keyifli saatler yaşadık..
Yani Duran Başkanla tanışmasam, o mutlu saatler olmayacaktı hayatımda..
Demek ki, sonundaki üzüntüye değer şeyler kazandırıyor insana, yeni insanları tanımak, çevreyi genişletmek.." Bir ölüm haberi beni filozof mu yapıyordu, ne?.
Teşekkürler Duran Başkan, bana, bize, tüm dostlarına, yıllarca başkanlığını yaptığın kulübüne katkıların için..