Bu Yavuz Donat'ın tek amacı beni çıldırtmak herhalde.. Türkiye bitti, Moskova'ya uçmuş.. Bi yorul be adam!..
Enfes yazılar geliyor tabii oradan da..
Oturup poposunun üstüne ahkâm kesmiyor tabii Yavuz!. Gidiyor, görüyor, konuşuyor, yazıyor..
Yaşıyor ve yazıyor.. O zaman da okuyorsunuz tabii, her gazetede çoğunluk oturduğu yerden ona buna söverken, böyle yazılar altın..
Moskova'da Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Hüseyin Yayman da varmış..
Yavuz'a demiş ki, "Antalya'daki 5 yıldızlı otel sayısı İspanya'nın tamamındaki 5 yıldızlı otel sayısından fazladır!." Keşke yazıda Türkiye ve İspanya'nın yıllık turizm gelirleri de olsaydı!.
İspanya turizm gelirinde Türkiye'yi katlıyor. Kaç defa katlıyor, bilmem, ama sebebini biliyorum..
Sebep, işte o bizdeki 5 yıldızlık oteller ve tatil köyleri..
Turizm geliri, turistin geldiği ülkede bıraktığı paradır.
İspanya'ya gittiniz mi, otele verdiğinizden fazlasını, otelin dışında harcarsınız..
Türkiye'ye gelen, otele aylar önce peşin ödediği, nerdeyse bedava para ile kalır.
Moskova'da Alanya Turistik İşletmeler Derneği Başkanı Burhan Sali de Yavuz'a "Moskova'da 5 yıldızlık bir otele verdiği iki gecelik sadece kahvaltı dahil para ile, Alanya'da üstelik sabaha kadar küpler gibi içerek, 1 hafta tatil yapıyor bu Ruslar" demiş.
Aynen öyle.. Alman ömrünü Antalya'da tatil köyünde geçirse, ülkesinden misliyle ucuza yaşar, üstüne para biriktirir..
"Her şey dahil 15 euro"ya ilanı gördüm ben.. 60 lira yani.. Bu Alman'ın günde içtiği bira 600 lirayı bulur yahu.. Bu nasıl oluyor peki?.
Valla aklım almıyor..
Antalya'da bunca de luxe (Beş yıldızın da üstü.
Hepsini gördüm bilirim.
Onların 5'i yanında bizimkiler 7 yıldızdır) otel ve tatil köyü niye İspanya'nın yarısı kadar turizm geliri sağlamıyor ülkemize?.
Çünkü..
Çünkü bu tatil köyleri "Aman gelenin gözü, bizden başka yeri görmesin" zihniyeti ile yönetiliyor.. Turist hava alanından otobüsle alınıyor. Tatili bitince gene otobüsle uçağa yollanıyor.
Gördüğü iki şey var..
Hava alanı- Otel yolu ve de kaldığı otel..
Yani otele verdiğinin ötesinde, Antalya'ya bıraktığı para, 0!.. Sıfır.. Sı- fır!..
Böyle turizm mi olur?.
O Antalya ki, bir cennet!.. Doğa cenneti..
Tarih, arkeoloji cenneti. Dünyanın en çok para bırakılan yerlerinden biridir Orlando.. Tematik parkları (Disney ve Sea World gibi) ile..
Antalya'da görülecek yerlerin tümünü görmeye ömür yetmez..
Gidin hava alanına ve yurduna dönen bir kafilenin arasına girin.. Rus'a, Alman'a, önünüze gelene sorun.. "Tatil köyü dışında nereyi gördünüz" diye.. Bir tek yer ismi söylesinler, elimi keserim..
Niye Antalya gibi milyonla turist ağırlayan bir kentte Yedi Mehmet dışında lokanta yok?. Açılan da kapanıyor?.
Çünkü "Her şey dahil" olunca kimse kapı dışarı çıkıp yemek yemiyor ki, ikinci bir dükkan yaşasın!.
5 yıldızlı otel ve tatil köyü yöneticileri kimseye mesela şehir turu yaptırmıyorlar ki, Antalya'da oraya has şeyler satan dükkanlar artsın.. Yeni iş yerleri, iş alanları açılsın!.
Tatil köyü ya da oteli "Hapishane müdürü" kafası ile yönetenler, turistin Antalya'ya para bırakmasına izin vermiyorlar ki, kent de, giderek kendi işleri de gelişsin. Antalya'ya günde 10 euro bırakacak 100 kişi yerine 100 euro bırakacak 10 kişi gelsin.. Antalya tüketilmesin..
Tüketiliyor ya..
Onca atık nereye gidiyor?. Toprağa ve denize.. Ne oluyor o zaman, yıllar boyu..
Deniz de doğa da kirleniyor.. Bedavaya doğayı satıyor, tüketiyoruz..
Yazmıştım size yıllar önce..
Akdeniz Turizmini başlatan kent St. Tropez'ye, Nice hava alanından bir otomobille, daracık ve tonlarla virajla dolu yollarla, dağlar aşıp saatler sonra ulaşınca, bir yemekte tanıştığım Belediye Başkanına sormuştum..
"Ayıp değil mi?. Bu yol, böyle dünyaca ünlü bir Tatil Merkezine, Brigitte Bardot'nun yaşam yerine yakışıyor mu" demiştim.
Gülmüştü başkan..
"Biz kara yolundan gelenleri istemiyoruz ki?.
Buraya insanlar helikopterle havadan, tekneleri, yatlarıyla denizden gelsinler.. St. Tropez'de milyoner turiste ancak yer var.. Gelişi bu kadar kolay olsa, sizin 'Bitli turist' dediğiniz sırt çantalı meteliksizler sokakları doldurur, geceleri o sokaklarda yatar, siz de dolaşmaya korkardınız" demişti.
Bütün sabah köyü gezip öğleye doğru sıcakta nefes almak ve bir bardak soğuk su içmek için, sahildeki o tarihi kafeye, Senequier'ye oturmuştuk Ertekin'le..
Birer şişe su istedik, bir hesap geldi, Yedi Mehmetler'de yemek yersiniz..
"Bir şişe su, bu kadar paraya olur mu" dedik..
"Öyle olmasa, siz bu masayı boş bulabilir miydiniz" dedi, garson..
Antalya'nın "Tatil Hapishanesi müdürleri, kendileri dışında her şeyi ve herkesi kıskanır ve yöre turizmini tek adım ileri götürmek için" hiçbir şey yapmazlarken, bir de şikayetçi oluyorlar..
Efendim devlet hiç yardım etmiyormuş..
Yahu sen kendine ne yapıyorsun ki, devletten bir şey bekleyecek yüzün olsun?.
Bir araya geliyor musunuz?.
Bu aptalca rekabet yüzünden üç otuz paraya düşen fiyatları adam gibi dengelemek için kararlar alıyor musunuz?.
Turistin "Bilmem ne" tatil köyüne değil, Kaş'tan Alanya'ya kadar uzanan o muhteşem Türk Rivierası'na geldiğini, yaşadığı ve gördüklerinden büyülendiğini, döndüğünde anlattıkları ile her birinin en az on yeni aileyi oraya gitmeye ikna edeceğini düşündünüz mü hiç?.
Hiç düşünüp, aptalca rekabet ile bine bölünme yerine "Akılla birleşerek" seneye size ve ülkeye misliyle kazandıracak ortak kararlar aldınız mı?. Hiç aldınız mı ha?.
Birini gönderin bana.. Aldığınız ve uyguladığınız bir ortak kararı yollayın bana da yayınlayayım haftaya!.. Çünkü ben gene yazacağım!.