Mevlüt (Tezel) dün, "Olimpiyatlar'da Bakırköy'den küçük devletlerin bile gerisinde kaldı, 78 milyonluk Türkiye" diye yazmış.
Tonla devşirme. 103 sporcu ile katıldık üstelik.. Mevlüt güzel eleştiriler de yapmış.. Hele Rio bitsin, konuşacağız tabii.. Hesaplar sorulacak.
Mevlüt'ün bir tespiti var. Türkiye'de en çok satılan spor malzemesi beyzbol sopasıymış, iyi mi?. Çünkü eskiden levyeyi kapıp fırlayan şoförler, şimdi Beyzbol sopasını kapıp çıkıyorlarmış arabalarından, adam dövmeye..
Okurken güldüm.. Bu ülkede beyzbol sopasını "Spor" için ilk kullanan benim herhalde..
Ortaokul ikide, Antakya'dan Ankara'ya tayini çıkınca babamın, Cebeci'de Dede Efendi sokağa yerleştik, ilk. Arsa da bol, yollar da boş o zaman.
Mahalle maçları var..
Ben en yeteneksiz adam. Kaleyi iki taşla belirliyoruz ya, utanmasalar "Kale taşı yerinde sen dikil" diyecekler..
Bir ip çektim iki elektrik direğine.. Voleybolu getirdim mahalleye ki, direkt oynayayım..
Takımdan ilk elenen ben oldum..
İnşaattan tahta demir yürütüp, basketbol takımı kurdum, mahalle takımına gireyim diye.. İlk kenarda kalanı tahmin edin bakalım..
Vermeyince mabut ne yapsın Hıncal.. Yakan top takımında bile yokum..
Allah inandırsın.. 3 adım atlattım mahallede.. Ben sonuncu..
Son çaremdi Beyzbol sopası.. Türkiye'nin ilk ve tek mahalle beyzbol takımını Kurtuluş'ta kurdum, iyi mi?. Hergele meydanında Amerikan malları satılıyor. Bir sopa aldım, bir de top.. Dede Efendi sokak ile Ozanlar Sokak takımları diye ikiye bölündük, başka mahallede beyzbol takımı yok, oynayacak, mecburiyetinden.. Oynuyoruz..
Oyunu ve kurallarını öğretene kadar oynadım, Dede Efendi takımında.. Sonra maçlar ciddiye, iddiaya binince "Hele bekle" dediler bana gene..
Ne demiş Bernard Shaw..
"Yapan yapar, yapamayan eleştirmen olur!.."