İş adamı dostlarımla konuşuyorum..
Dükkânlarında kıpırdanma yok.. Gece İstanbul'un en civcivli olması gereken yerlerinde dolaşıyorum.. Bebek.. Nişantaşı..
Nispetiye.. Yer ayırtmadan, masayı geç sandalye bulamadığınız yerler nasıl boş.. Sinek avlamıyorlar da, bir adım berideler sadece..
Neden?.
Kritik anlarda insanların ilk yaptıkları paralarını ceplerinde tutmaktır da ondan..
(Bakkalları boşaltmak hariç..) Kimse mecbur kalmadıkça para harcama yanlısı olmaz böyle günlerde.. Parasını bekletir, "Ne olur, ne olmaz" endişesiyle..
Bir iş adamı dostum, "Böyle giderse, 2001 krizini yeniden yaşarız" dedi.. Ona pek katılmıyorum.
O fazla kötümser bir bakış.. 2001'in küresel koşulları yok bir defa.. İçerde de durum vahim değil. Bir iki endişeli, gergin günün havası o kadar.. İş adamları bu zorlu bir kaç güne dayanırlar.. Sorun yok..
Ama dayanamayacaklar var..
Mesela..
İstanbul'da, kafe, kahve, restoran, bar türü kaç mekân var?.. Bu mekânlarda, garson, komi diye kaç yüz bin kişi çalışıyor?. Kaç yüz bin aile onların eline bakıyor?.
Bu insanların hepsi günlük yaşıyorlar..
Günlük gelirleri de, bahşişler!.
Çıkmaz evde oturur, onların masalarını boş bırakırsak, evlerine bir gün, üç gün, on gün para götüremezlerse..
Yani.. Meydanlarda nöbet tutmak, demokrasiye nasıl sahiplendiğimizi göstermek nasıl bir kutsal görevse, çıkmak, dolaşmak, para harcamak da (Tabii gücü olanlar için) o kadar önemli..
Bu yazıları 2001 krizinde de yazmıştım, eski okurlar hatırlar..
Ülkenin bir ekonomik sıkıntıya girmemesi, günlük gelirlerle geçinen sınıfın, krize girmemesi, "İşler azaldı" diye kadro tasfiyelerinin başlamaması için, harcamamız lazım..
Yıllardır yaşantım nerdeyse durağanlaşmıştı.. Akşam 19.00 civarındaki matinelerde bir sinema.. Ya da gece, tiyatro ve konser.. Öyle çıkıp bir yerde oturma, yemek yeme, nerdeyse yaşamımdan çıkmıştı.
Son günlerde hayatımı tam tersine çevirdim..
Her gece bir yere çıkıyorum.. Uygun olan arkadaşlarımı da davet ederek.. Üç.. Beş..
Buluşuyoruz..
Bir.. Hoşça vakit geçiriyoruz.. Böyle zamanlarda dostlarla bir arada olmak ayrı güzel.. Havası değişiyor insanın..
İki.. Tek gelirleri bahşiş olan ve aile geçindiren insanlara da bir miktar katkıda bulunuyoruz..
Bu tür yerlerde dünya geleneğidir.. Boş mekana kimse girmek istemez.. Oraya gitme niyeti ile giden bile, boşluğu görünce cayar..
Dolu masalar insanları tahrik eder.. Hatta "Boşalsa da otursak" diye beklerler.. Toplum psikolojisi..
Yani siz çıkarsanız, başkaları da çıkar.. Ne kadar çok çıkarsak, ne kadar çok para harcarsak, ekonomiye o kadar hizmet ederiz..
İş adamlarının "İşler kötü" diye eleman çıkarmalarını, yığınla insanın işsiz kalmasını önlemek de, harcama gücü olanların hele şu günlerde cimri değil, alabildiğine cömert olmalarına bağlı..
Evde oturmayın dostlarım..
Nasıl bazılarımız meydanlara "Demokrasi Nöbeti"ne koşuyorsa, gücü yetenler de, "Ekonomi Nöbeti" için, alışveriş merkezlerine, eğlence ve dinlence yerlerine her zamankinden fazla gitmeliler..
Çekinmeyin.. Utanmayın.. Görev yaptığınızı bilin!.