1961 yılında başladım Avrupa'ya gitmeye.. Gitmediğim yer hemen hemen kalmadı.. Hepsinde iki şeye imrendim hep.. Hemen her mahallerinde, iki köşe başında bir yaptıkları meydanlardı biri.. Diktikleri heykellerdi iki..
Aachen'de bir at heykeli vardı mesela.. Toplanma yerimizdi.. Dünya biniciliği ve atçılığında özel yeri vardı Aachen'ın. Heykel onu simgelerdi.
Sonra bir gün baktım ki, bugünkü Lütfi Kırdar, o zaman Spor ve Sergi Sarayı, onun önünde bir Boğa heykeli var.. Neyi simgeler bilmem.. Sonra kaldırıp Kadıköy'e götürdüler. Hepsi o..
Ayfer Atay ağabeyimiz Beşiktaş Belediye Başkanı olunca, kent mimarı Erhan İşözen'le işbirliği yaptı. Beşiktaş'ı hem de nasıl elden geçirdiler.. Bu arada üç şeye başladılar..
Meydanlar yapmaya başladılar. Ortaköy Meydanı efsane oldu mesela..
Heykeller yapmaya başladılar.. Ulus'ta adını taşıyan caddeye Ahmet Adnan Saygun Heykeli diktiler.. Parklar yapılmaya başlandı..
Ardından gelenler geleneği sürdürdüler.. Beşiktaş mahalle aralarına kadar parklar ve heykeller cenneti oldu.. Yusuf Namoğlu ve de İsmail Ünal, hele park ve heykel işinde adeta yarışa girdiler.. Bugün Beşiktaş'ın hemen her mahallesinde, yürüyüş mesafesinde bir park bulabilirsiniz.. Ve arabanıza binin.. Kilometre başı heykele rastlarsınız..
Sanatçılar Parkı, heykeli ve parkı bir araya getirdi.. Bu çok şirin, çok özenli parka, bir Nazım Hikmet anıtının içinden geçerek giriyorsunuz.. Sonra her türden sanatçı heykel ve büstleri..
Hani Hollywood'da kaldırımlara el izlerini basıyor, ya da adları yazılı yıldız koyuyorlar ya.. Sanatçılar Parkı da öyle.. Orada olmanız bir güzellik.. Bir ödül..
Geçen hafta öğrendim, bu parka son konan heykel, Ataol Behramoğlu'nunki olmuş..
Bu sütunun okurları iyi bilirler.. Ataol'u hem şair, hem insan olarak çok severim.. Fikret Ağabey (Otyam) için düzenlenen bir gecede tanıştık.. O gece Fikret Ağabey için kendi şiirlerinden ikisini okudu.. İkisini de biliyor, ikisini de seviyordum.. Ama şiiri şairinden dinlemek başka oluyor.. Dizelerin ruhu içinize akıyor..
Alkış kıyamet koptu masada.. Öyle koptu ki, Ataol bir daha okumak zorunda kaldı. Öylesi..
Hayatta en keyifle yaptığım iki işten biridir, bu köşede yazmak.. İkincisi de Yaşamdan Dakikalar adlı televizyon programımızdı..
O program çekimlerini iple çekerdim..
Sonunda bitti.. Niye bitti?. Uzun hikayedir.. Ama özet söyleyeyim.. Nebil bitirdi.. İstemedi Yaşamdan Dakikaları, nedense.. Beni de oyaladı.. Oyaladı.. Sonra tamamen kayboldu. O kadarmış, ne yapalım..
O programa çağırdım Ataol'u.. En ses getirenlerinden biri oldu Yaşamdan Dakikalar'ın, benim bayıldığım iki şiiri okuyunca..
Merak etmeyin.. O iki şiir köşemde yer alıyor..
Teşekkürler Ataol!.. Teşekkürler Beşiktaş Belediyesi..