Münir Nurettin'in en sevdiğim şarkılarındandır, Gönlümle Hasbıhal..
"Bilmem bu gönülle ben, nasıl yaşayacağım" diye başlar şarkı.. Üstat gönlü ile sohbet eder.. Salı gecesi Timur Selçuk seslendirdi, babasının bu güzel şarkısını.. Dün sabah, her zaman olduğu gibi, masaya serdim gazetemi.. Koydum yanına kahvemi.. Günün en keyifli saatidir o.. Sabah kahvemi, gazetemle ve sayfamla içmek, bilirsiniz..
..Ve gene bilirsiniz, bunca yıldır, bunca gazetede, bu keyif için yazarım ben.. Para için değil..
Sayfamı açtım ve başımdan aşağı gene kaynar sular döküldü.. Benim sayfamı gene zombiler basmış..
Yahu daha dün, o zombi reklamını koydukları ve sayfamı piç ettikleri için nasıl üzüldüğümü yazmıştım. Alay eder gibi, bir gün arayla gene ayni reklam..
Efendim reklamcı kızlar "Bu reklam, Hıncal Uluç'un sayfasına konmak koşulu ile veriliyor" diyorlarmış Yazı işlerine..
Yersen tabii..
Benim reklama itirazım yok.. Bütün gazeteler reklam gelirleri ile yaşıyorlar.. 60 yıllık gazeteci bunu bilmez miyim?. Ama bu işin bir adabı, bir üslubu, bir "Yazar"a saygısı var.. Zombi reklamından kalan yere bakar mısınız?. O kalan yere sayfa falan çizilmez.. Yukardan aşağı iki sütun in.. Tepeden yana doğru da kay.. Bir ters "L" harfi.. Hadi gel de sayfa çiz, tasarımcı olarak..
Biz gazete sayfalarının gazeteciler tarafından çizildiği günlerde yetiştik.. Yıllarca sayfa çizdim, bilirim.. O "L" harfine Picasso olsan bir güzellik yerleştiremez, sayfayı bakılır hale getiremezsin.. Alırsın yazıları.. Atarsın, sığan sığar, sığmayan kalır.. Öyle yere ancak devam yazıları konur..
Gene öyle rezil bir sayfa açıldı, kahvemin yanına.. Fincanı sayfanın üzerine devirdim ve kalktım öfkeyle..
Gazeteye gelirken sakinleştim yavaş yavaş.. Baktım, içimden "Gönlümle hasbıhal"i mırıldanıyorum...
"Bilmem bu gönülle ben, nasıl yaşayacağım!.."
"Tamam" dedim.. "Ben de okurlarımla sohbet edeceğim bugün.."
Okurlarım.. Herkes.. Sevgili kardeşim Patron vekilimiz Serhat Albayrak.. 40 yıllık meslektaşım, kardeşim Genel Yayın Müdürüm Erdal Şafak, editörüm Fikret, tasarımcılarım.. ve de sayfamı mahveden boyutlarda o reklamı kabul eden, üstelik "İlle de Hıncal sayfası" diye nerdeyse zorlayan reklamcı kızlar!. Getirdikleri reklamdan ne kadar kazanç sağlıyorlar bilmem.. Ama bilsinler ki, bu kafada giderlerse "Hıncal'ın sayfası" bir daha hiç olmayacak..
Okurlarım, eski okurlarım bilirler.. Bu sözlerimde bir tehdit, bir şantaj yok.. Ben varım.. Gönlüm var..
Ben hayat boyu "Keyfim" için yazdım.. O keyfim bozulmadığı için de hiç bir kurumu terk etmedim.. Bir medya organından ayrılmam, iki türlü oldu.. Ya kovuldum.. Ya da çalıştığım yer kapandı. Hiç bir patron, hiç bir kurum "Hıncal bizi bıraktı, gitti" diyemez, 1957'den beri..
Ne paralar, ne imkanlar teklif edildi, bugün bu ülkede "Gazete" denen meslek dalının en tepesinde yer alanların istisnasız hepsinden.. Hayat boyu kazandığım paraların iki misli, çek olarak önüme kondu, kaç defa.. Hepsine ayni yanıtı verdim..
"Ben şu anda mutluyum.. Size gelmem için sebep yok!"
Para hiç sebebim olmadı çünkü..
Ama ben Sabah'ta yazmaya başladığım yıl, daha kundakta olan bu reklamcı kızlar, paradan başka şey saymadıkları için duygularımı anlayamazlar tabii..
Bu gazetenin en eskisiyim ben. Sabah'ta benden eskisi yok.. Sadece bu sebeple biraz özen, biraz özel ilgiyi, biraz saygıyı hak ettiğimi düşünüyorum. İlgilenseler "Bu adam burada mutlu olduğu için yazıyor.. Keyfini kaçırmayalım" derler.. Ya da tersi tabii.. "Bu heriften kurtulmanın yolu keyfini kaçırmak.. Dolduralım zombileri, defolsun gitsin.."
Sakın ha "Ne münasebet" falan demeye kalkmayın kızlar.. Yaptığınız aynen bu..
Yarım sayfa ilan koydunuz. Ses çıkarmadım. Çünkü sayfanın üstte kalan kısmı, mizanpaj yapmaya, sayfayı hoş göstermeye yeterliydi. Ama Hıncal'ın Yeri'ni devam sayfasına çeviren o "Zombi" boyutları, tahammülümü bitirdi. Yazdığım halde alay eder gibi, ertesi gün gene ayni zombiyi koydunuz..
Sabah keyfimi iki günde bir üç kuruş komisyon için mahvedecekseniz, o zaman ben niye yazayım, oturun düşünün şimdi.. Sabah benim tam 26 yıllık sevgilim.. 26 yıldır bana her sabah keyif yaşatıyor, çünkü..
26 yıldır bu gazete ne değişik patronlar, yönetimler gördü.. Hiç ama hiç birisi, bugüne dek "Şunu yaz" ya da "Bunu yazma" imasında dahi bulunmadı. Hiç kimse işime karışmadı..
Sabah bana hiçbir gazetenin vermeyeceği geniş yerler verdi..
Yazmayı seven adam daha ne ister?.
O yüzden sevdim Sabah'ı..
Ama siz Zombiciler!..
O Sabah'ı benden alıyorsunuz..
Sabah'ımı benden uzaklaştırıyorsunuz.. Ben de Münir'in şarkısını mırıldanmaya devam ediyorum..
"Arkasından bakarım, gözlerim dola dola,
Ey gençlik arkadaşım, sana uğurlar ola."