Günler hayret, dehşet ve öfke içinde izliyorum, medyadaki çirkin tartışmayı..
Efendim Ara Güler, Cumhurbaşkanının fotoğraflarını çekti diye bir takım çevreleri kızdırmış. Başladılar, dünya çapındaki büyük ustaya dil uzatmaya..
"Herkesi nasıl bilirsin" demiş eskiler.. Yağcılık yapıyormuş Ara..
Çüş!..
Yahu Ara, fotoğrafçı değil, foto muhabiri.. Foto muhabiri, herkesin ve her şeyin resmini çeker..
Hitler'i çekince faşist, Stalin'i çekince komünist, Fetö'yü çekince cemaatçi olmaz.. Gazeteci olur..
Anlat anlatabilirsen..
Devamı daha korkunç geldi. Ara'yı anlatan bir belgesel yapmışlar.. Çeşitli festivallere baş vurmuşlar. Bazılarına kabul edilmiş. Mesela New York'ta ödül bile almış, ama İKSV'nin belgesel yarışmasına kabul edilmemiş..
Efendim niye?.
İKSV seçicileri Cumhurbaşkanı'nın resimlerini çekti diye Ara'ya ceza vermişler de ondan..
Çüş kere çüş..
Yani, zaten en karanlık günlerden geçiyoruz. Zaten insanlarım tünelin ucunda ışık görmek için çırpınıyor.. O ışık "Bir" olursak yanacak..
Brüksel de, bomba alanına konan dövizleri okudunuz mu, ekranlarda..
"We are ONE" yazıyordu.. "Biz BİR'iz" yani gerzekler.. Tünelin sonu "BİZ" olursak görülür ancak.. Ama biz her şeyi ama her şeyi "Daha da nasıl bölünürüz" diye kullanıyoruz.
Bir tane sağduyu, belki eski dille, akl-ı selim sahibi kalmadı mı bu ülkede yahu..
Alınmayan belgeseli çeken bile isyan etti.. "Her festival her filmi alacak diye bir kural yok. Hepsinin koşulları ayrı.. Öküz altında buzağı aramayın" dedi.
Ama bizde öküz o kadar çok ki, her birinin altına koyacak buzağıyı bulamaz hale geldik.
Dil uzattıkları İKSV, nerdeyse yarım asırdır, dünyanın en saygın sanat kurumlarının başında geliyor. Uluslararası Müzik, Film, Tiyatro Festivalleri, Tasarım Bienalleri ile, bizim medyanın on misli dünya medyasınca alkışlanıyor.. Türkiye'nin, İstanbul'un adını, 44 senedir, "Sanat"la dünyaya duyuruyor..
Nejat Eczacıbaşı ağabeyim bir ömür verdi bu festivali "Dünya Festivalleri" arasına sokmak için. Sonra kardeşi Şakir, onun ardından da oğlu Bülent bayrağı ellerine aldılar. Daha da hızlanarak taşıdılar.
Dünyanın en ünlü müzisyenleri, orkestraları 44 yıldır, İstanbul'a geliyorlar.
Bu yıl, 1-24 Haziran arasında kimler kimler geliyor, kentimize, merak ediyorsanız, www.iksv.org yazıp tıklayın göreceksiniz..
Ben gördüm.. Seçtim bile..
Bir Yaz Gecesi Rüyası.. (3 Haziran/ Aya İrini) Swan Orkestrası seslendirirken, Tilbe Saran anlatacak öyküyü.
Yıldızlar Buluşması.. (4 Haziran, Süreyya) Yıldızlar, Antonio Menese& Maria Joao.
Yehudi Menuhin 100 yaşında.. (9 Haziran/ Lütfi Kırdar) Maxim Vengerov ve Menuhin Solistleri.
Eğer Müzik Gıdaysa, Durmadan Çalınız.. (10 Haziran Sent Antoin Kilisesi).. Piyanist Alexei Volodin, Romeo Jülyet, bir Yaz Gecesi Rüyası ve Kral Lear yorumlarken, Tilbe Saran ve Mert Fırat öyküleri canlandıracaklar.
Festival Buluşması.. (15 Haziran Sent Antoin) Harika gençlerimiz, geleceğin dünya starları, Vera Çumburidze, Dorukhan Doruk ve Yunus Tuncalı..
Tango Nuevo/ Yeni Tango (16 Haziran, Alman sefareti yazlığı, Tarabya) İsabelle van Keulen Topluluğu Modern tangolar çalıyor..
Edith Piaf'a Saygı.. (22 Haziran, Fransız Sarayı Bahçesi) Richard Galliano ve Sylvain Luc..
Haziranda Dünya Sanatseverlerinin gözleri İstanbul'da olacak.. Biz, sevinecek, coşacak ve koşacakken, bu harikayı 44 yıldır gerçekleştiren İKSV'ye minnacık hesaplarımız, kinlerimiz, öfkelerimizle çamur atma peşindeyiz..
Yazıklar olsun!..