Pazartesi akşamı, Milli Reasürans'ta Meriç Soylu anısına düzenlenen "Parlayan Yıldızlar" konserine gittim. Etiler'den Nişantaşı'na sekiz dakika..
Devletin çözemediği trafik terörünü, "Terör" çözmüş.. Ne acı?. Keşke o yollar dolu olsa da ben gene eskisi gibi bir saat 15 dakikada gidebilseydim..
Konser öncesi Atiye Sokak'a uğradım. Her zaman cıvıl cıvıl.. Yol boyu kafelerde masa değil, sandalye bulamazsınız o saatlerde.. Her yer bomboş..
Yangına körükle giden medya ve siyasiler yüzünden herkes korkak olmuş, kapanmış..
Milli Reasürans doluydu ama.. İnanmazsınız.. O genç yıldızları, geleceğin Türkiyesi'ni aydınlatacak sanatçıları dinlemeye koşmuştu yığınla "İnsan!.."
Önce 21 yaşında bir çelist geldi sahneye.. Cansın Kara.. Tonla ulusal, uluslararası yarışmada ödüller almış, 15 yaşından beri.. Wigmore Hall'de çalmış. Dünyanın en saygın müzik salonlarından biri.. En az beş bin kişi sırada bekliyor orada sahne almak için.. Cansın orda çalmış, işte.. Şimdi Münih'in dünyaca ünlü müzik okulunda Alman Devlet Bursu ile eğitimine devam ediyor.
Sonra 18 yaşındaki Gülin Ataklı'yı tanıdık.. Obua çalıyor.. Hani klarnete benzer.. O da ne ödüller almış, şimdiden.. Mimar Sinan Konservatuarı'nda eğitimini sürdürürken, dünyanın dört bir yanında konserlere katılıyor..
Haberiniz var mı?.
Nerden olsun?.
Benim "Felaket Tellalı" benim sadece "Kötü haber, haberdir" diyen medyamın böyle güzelliklerle ilgisi var mı?.
O gece orda tek gazeteci bendim, varsa eğer tüm gazetelerin, tüm televizyonların, haber kanallarının kültür müdürleri.. Bir tek ben!.
Bir fotoğrafçı, bir kameraman gönderseniz, o gençlerin ve "Geleceğin Türkiyesi" gençlerin bir ufak resimleri çıksaydı, hepsi hepsi on tane sosyetik mini eteklinin yıllardır yüzlerce defa basmaktan bıkmadığınız resimleri arasında..
Minnacık bir teşvikiniz olsa, ölür müydünüz?.
Yahu, bir tanenizde "Fark yaratmak" hırsı, ihtirası yok mu, üzerine ölü külü serpilmiş, gazete bekleyiciler..
Çıkın be, mağaranızdan.. Çıkın dışarı.. Bakın etrafa, görün neler oluyor?. Görün ve yazın be!.
Yazın.. Herkeste olan ajans haberlerinden, paparazzilerin oluşturdukları havuzda, birbirleri ile takas ettikleri, hepsi ayni fotoğraflardan başka bir resim yayınlamayı deneyin bir yahu..
Allah rızası için..
Konserleri düzenleyen İş Sanat'a bin teşekkür ama iki eleştirim devam ediyor.
Bir.. Bana bir cevap gönderdiler, kendilerinin bile inanmadığı belli.. Gene konserlere katılan piyanistlerin sanatını ve emeğini hiçe sayıp, sadece "Solist" dediklerine bir minik buket veriyorlar.
Yahu sizin dağıttınız konser programında "Çello ve Piyano için "Sonat" yazıyorsa, sahnede bir solist mi vardır, iki mi?.
"Piyano ve obua için sonat" diye koyuyorsanız adını, piyanist de solist değil mi?.
Diyelim değil, eşlikçi.. Peki, soliste eşlik eden orkestranın şefine ve birinci kemancısına, orkestra adına çiçek verilmez mi konserlerde?.
Batar mı İş Bankası, iki piyaniste de saygı ve sevgi gösterip iki buket daha verse..
Yoksa gelecek konsere ben de iki çiçekle gelip İş Bankası'na sponsor mu olayım?. Yaparım ve batmam, merak etmeyin..
İkincisi..
Bu genç arkadaşlara Wigmore Hall izleyicisi ile Milli Reasürans seyircisi farkını konseri planlarken anlatın. Anlatın ki, Uluslararası bir jüriye çalar gibi hüner gösterecek değil, salondaki seyirciye yakın, hoş gelecek popüler şeyler seçsinler ki salon yıkılsın. Kopan alkış kıyamet, onlara moral, coşku versin.
O gece altı parça seslendirildi.. Sadece Venedik Karnavalı biraz tepki aldı, o kadar.. Ötesi, akraba, dost ve nezaket alkışları..
Hep ayni örneği veriyorum.. Cansın mesela, her kulağa hoş gelen, Animal Carnival'den Kuğu'yu seslendirseydi?.
Gülin, obua ile Sarı Gelin üflese mesela, salonu ağlatsaydı..