Her pazartesi sizlerin adına gazetemizi eleştiren sevgili kardeşim İbrahim Altay "Gazetemizin fahri hatta ebedi ombudsmanı" demiş benim için dün.. Sağolsun. Ama yanılıyor. Okur temsilciliği onun işi.. Çok da iyi yapıyor. Her hafta eleştirilerini keyifle okuyorum. Bu haftaki eleştirileri de harikaydı. Dilerim editörler de okumuşlardır da, işlerine biraz daha ciddi sarılırlar..
Benim yaptığım 60 yıla yaklaşan bir meslek deneyimini genç arkadaşlarıma aktarabilme çabası.. Dikkate alırlarsa, kendilerine faydası olur. Hepsi o..
Sevgili İbrahim bana da takılmış.. "Hıncal Abi, şu sıralar arabasına ceza yazan trafik polisi ile fazla meşgul olduğundan.." diyor, benim için.. "Latife, latif gerek" demiş eskiler.. Ben İstanbul trafiği ile, 1990'da bu gazetede başladığımdan beri uğraşıyorum, bu bir.. O yazı, "Bana ceza yazan polis"e değil, İstanbul trafiğini bu hale getiren polis kafasını teşhir etmek için yazıldı, bu da iki.. İbrahim iyi biliyor da, takılacak.. Takılsın ne yapalım..
Bu arada Sevgili İbrahim, dün İstanbul Trafik Müdürü bizzat aradı. "Yerden göğe haklısınız. Yapılan şey yanlış" dedi. "Ama bizzat soruşturdum. O cezayı yazan arkadaşın zerrece özel niyeti, size kastı yok, bana inanın" dedi.
"Size inanırım müdürüm" dedim. "Eğer istediğim istatistiği gönderirseniz.. O arkadaş orada saat kaç ile kaç arasında nöbetçiydi. Hemen tepemizde duran Mobese/ Güvenlik kamerası, Sabah ve İş Bankası önünde o nöbet süresinde durup yolcu indiren ve bindiren kaç yüz araba kaydetti?. Bana yazılan " Duraklama" sebebi ile kesilmiş bir ceza makbuzu daha var mı?."
Sonra bir soru daha sordum..
"Şimdi arabama binip Ercan'a "İstanbul Emniyet Müdürlüğü" desem, sizi ziyaret için, beni binanın giriş kapısı önünde değil de, nerde indirecek söyler misiniz?."
Çünkü müdürü gerçekten ziyaret edip bir kahvesini içmek istiyorum.. Bir ceza da orda yemeyelim diye önlem almam gerek..