Fethi Akkoç ile ayni dönemlerde gazetecilik yaptık. Ayni Basın Sitesi'nde komşuyduk. O sağcıydı, sağcı yayın organlarında çalışırdı. Ben solcu olarak, sol basında.. Buna rağmen çok iyi arkadaştık. O zaman meslektaşlar, fikirleri ayrı diye birbirlerine sövmez, bir birlerini itham etmez, birbirlerini hedef göstermezlerdi.
Sabah gazetede fikirlerini çatıştırır, akşam mesela o zamanın Ankara efsanesi Piknik'te oturup birlikte kafa çekerlerdi.
Meslek meslekti yani.. İnsan, insan olduğu için..
Fethi daha sonra yakın olduğu sağ partilerden birinde siyasete girdi.
Milletvekili oldu. Araya mesafe ve zaman girdi..
Kitabını masamın üzerinde görünce, hemen elime aldım..
Adı hoştu bir defa.. Ekose Etekli Levrek..
Ekose Etekli Levrek Türk Siyasi tarihine girmiş bir yemek adıydı.
Zamanın Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil, Yalova'daki yazlık evinde, diplomatik bir davet vermişti. Bu davetin öyküsünü, Doğan Hızlan ağabeyimin kaleminden nakledeyim önce.. (1 Eylül 2007, Hürriyet.)
"Çağlayangil, her yıl yaz ayında Yalova'daki çiftliğinde yabancı büyükelçilere bir davet veriyor.
1973 yazında verdiği davete, Günaydın'da yazmak üzere Hasan Cemal gönderiliyor. Ne var ki, içeriye gazeteci kabul edilmiyor. Hasan Cemal, Cemal Paşa'nın torunu olarak içeri sızıyor..
Dolaşırken karşısına emekli büyükelçi Oğuz Gökmen çıkıyor, ona menüde yer alan Ekose Etekli Levrek'in anlamını soruyor.
Oğuz Gökmen de ona açıklamada bulunuyor: 'Her yıl listede bir şirinlik yapılır, İngiltere Büyükelçisi İskoç asıllı olduğundan, ona bir şıklık, şirinlik olsun diye böyle yazılmış.' Oğuz Gökmen'le Hasan Cemal konuşurken, büyükelçiyi uyarıyor Çağlayangil. 'Bu adamlara konuşursan altından bir şey çıkar', diye.
Hasan Cemal de yazısını bitiriyor, Günaydın'a teslim ediyor.
Ertesi gün gazeteyi aldığında şaşırıyor.
Günaydın'ın birinci sayfası, bu habere ayrılmış.
İşte İhsan Sabri Çağlayangil ve Hasan Cemal'in adları basın tarihine böyle geçiyor.
1983'te karşılaştığı Hasan Cemal'e, İhsan Sabri Çağlayangil, 'Senin yüzünden seçimi kaybediyordum, o yıl' diyor."
Fethi Akkoç, birebir içinde yaşadıklarını naklederek, Çağlayangil'in bu sözlerindeki doğruluk payının öyküsünü anlatıyor..
O yılları Ankara'da, Yankı'da günü gününe yaşadığım için, kitabın bana vereceği fazla bir şey olduğunu düşünmedim.
Açıkçası, Fethi ile dostluğumuzun hatrı için şöyle bir içini açıp bakmak istedim.
Kendime geldiğimde 2 saat geçmiş ve kitap bitmişti..
Bildiğimi sandığım şeyler içinde meğer ne bilmediklerim varmış, bir..
Meğer bugüne ışık tutan neler olmuş, neler söylenmiş.. ..Ve Fethi, gazeteci olmanın şansı ile öyle keyifli, öyle meraklı nakletmiş ki her şeyi, bir roman lezzetinde..
Özellikle tatilde şezlonga uzanıp güneşlenenlere hararetle tavsiye ederim..
Günümüz siyasetçileri, mutlak ama mutlak okumalı.. Ders kitabı onlara çünkü..
Bir tavsiyem daha var. En az iki saat boş vaktiniz yoksa, Ekose Etekli Levrek'in kapağını açmayın.. Pişman olursunuz..