a Spor'da, 90a'yı paylaştıklarımızdan biri, yılların dostu, meslektaşı Güven Taner'dir..
Bu programda aramıza katılana dek, uzun yıllar görüşememiştik.
Program buluşmaları, dost hasretini kesmedi.. "Yahu bir gün buluşalım, dertleşelim" dedik..
Güven seçti buluşma yerini.. Özdilek avm'de Mid Point.. Çok da iyi seçmiş.. Geniş, refah, ferah, püfür püfür bir teras.. Herkesin keyfine göre en az bir kaç seçim imkanı veren zengin bir menü.. Hem de nasıl güler yüzlü bir servis..
Ben randevuya 10 dakika evvel gittim. Güven de benden 10 dakika evvel gelmiş.. Uzak bir masadan el salladı.. Ama 10 dakika daha bekledim Güven'i..
Telefonu kapadı nihayet ve özür diledi.. Bir profesörle Veli Kavlak'ın sakatlığını konuşuyormuş..
Veli, ülkenin en iyi orta saha oyuncularından biri. Beşiktaş'ın temel direklerinden. Bir omuz sakatlığı geçirdi. İki ameliyat..
İyileşemedi. Üçüncüyü oldu ya geçen hafta.. Güven, bu omuz hikayesinin en önde gelen uzmanlarından birini bulmuş, onunla konuşuyor, "Bu iş niye uzadı?. Bu çocuk sahalara dönebilecek mi" diye.
Güven Taner, spor muhabirliğinden elini ayağını çekeli yıllar oldu.
Yöneticilik, yorumculuk bile yapmıyordu. Biz davet ettik de kırmadı, aSpor'a geldi.. Kıymetini anlayınca, başka programlara da aldılar.. "Kıymet"i ne?.
Gazeteciliği..
Şinasi Nahit ustamız, nur içinde yatsın, "Gazeteci olunmaz, doğulur" derdi. Adam gazeteci doğmuş..
Yani "Merak ediyor!.."
Bunca spor gazetesi, bunca spor sayfası, bunca spor kanalı, bunca spor müdürü, bunca Beşiktaş muhabiri var (Güya).. Hiç biri merak etmiyor. Hiç biri, hele de cep telefonu ile herkese, her an, her yerde, hem de isterseniz görüntülü ulaşma imkanınız varken hiç kimse zaten elinde taşıdığı telefona iki tık yapıp öğrenebileceği bir şeyi merak etmiyor..
"Veli durmadan ameliyat oluyor, ama iyileşmiyor, niye" sorusu, hiçbirinin aklına dahi gelmiyor..
Bekliyorlar ki ajanslardan birinden gelsin.. O zaman hepsi ayni haberi, hem de içindeki ayni maddi hataları da aynen muhafaza ederek, ama her biri ayrı bir imza kullanarak, manşetlerden vermeye utanmayacaklar..
"Yahu ajanstan gelen bu haberi benim muhabirim niye çıkarmadı" diye merak eden, soran yok..
Güven'in konuştuğu profesörden bana naklettiği, her spor sayfasına manşet olur..
"Bugün yaptıkları ameliyat, ilk ameliyat olmalıydı.
Doğrusunu üçüncüde yaptılar ancak!.."
Ayrıntı konuşmadık. Güven bu bilgileri kendisi için aldı. Kullanma hakkı onun..
Ama bu vesile ile gazeteciliği konuştuk uzun uzun.. "Aslı Çakır Alptekin Uzayda mı yaşıyor, Güven" dedim.. Anladı ne demek istediğimi, kahkahayı bastı..
Yahu Türkiye'nin ilk ve tek Olimpiyat Şampiyonu atletin madalyası geri alınıyor. Adına müthiş bir leke sürülüyor. Adı spor tesislerine verilen Altın Kız, bir anda bir ülke utancı, bir yüz karasına dönüşüyor.
Amerika'nın milli kahramanlarıyken, doping yaptıkları ortaya çıkınca, insan içine çıkamaz hale gelmiş, Marion Jones ve Tony Armstrong'u hatırlıyorum.
Onların zilletine düşmüş Aslı..
Biri Olimpiyat, 12 madalyası geri alınacak. Bu başarıları için kendisine verilen milyonlarca liralık maddi ödülleri de iade edecek..
Edebilecek mi?. O paralar duruyor mu?. Sahip olduklarını satıp ödeme imkanı var mı?. Yoksa her şeyi haciz mi edilecek?.
Yahu olaydan bir film, bir roman çıkar. Öyle bir dram yaşanan..
Ama bu ülkede, tek, bir tek gazeteci kalmadığı için, spor sayfalarının ve spor haberlerinin bir tekinde Aslı Çakır yok.. Bir tekinde Aslı Çakır konuşmuyor.
Güven'e "Aslı Uzayda mı yaşıyor" demem bundan..
Bi zahmet kıçlarını kaldırıp "Şu kızı bir bulalım" diyen tek gazeteci yok.. "Şu kızı bulun, bir söyleşi yapın" diyen tek müdür, şef yok..
Herkes uykuda.. Hor hor uykuda..
Bekliyorlar ki, bir ajans bulsun, haberi yapsın, bunlar hazıra konsunlar..
Ama ajanstaki kafalar da farklı değil ki..
Aslı ortaya çıkarsa, Aslı basın toplantısı yaparsa, Aslı tweet atar, Facebookunda yazarsa, ordan haber (!) yapacaklar..
Ben biraz daha umutluyum..
Ayşe Arman'ı bekliyorum. Kızı mutlak bulup konuşturacaktır, son Pocahontas (Mohikanın dişisi) olarak!.