Belediye Başkanı Mehmet Kocadon'a yönelik en büyük eleştirim trafik konusunda...
Yıllardır Bodrum'a giderim. Yıllardır ayni sorun, ayni yerde, ayni şekilde duruyor.
Bu ne demektir biliyor musunuz?
O sorun kimsenin umurunda değil.
Kimse oturup "Nasıl çözerim" diye düşünmüyor..
Mesela..
Bodrum'da Marina Vista otelinde kaldığım için hep, kent içi sorunları iyi biliyorum.
Marina'dan Kale'ye yürüseniz, en fazla 15 dakika.. Ama yürümek kolay değil.. Tek yönlü de olsa akan trafik yayanın yola inmesini engelliyor. Ama yetersiz kaldırımlar, bir de bizim ülkede yaya muamelesi gören motosikletlerin oto parkı olduğu için geçit vermiyor.
Yola inmek zorundasınız. Hadi yürü bakalım.. Bir de tabii, yaşlı ve engelliler var, yürümeleri mümkün değil. Mecburen otomobil.. Otomobille giderseniz, 45 dakikaya şükredin.
Çünkü Marina ile Kale arasındaki sahil yolunu belediye tek yön yapmış. Tek yön de Marina'ya doğru. Yani sahilden gitmek mümkün değil. Mecburen çevre yoluna çıkıyor ve hapı yutuyorsunuz.
Çevre yolu zaten tüm yarımadanın yükünü çekiyor. Bir de düşülmeden konulmuş trafik lambaları iyice düğüm ediyor.
Kale için kentin içine saptığınız anda asıl işkence başlıyor.. O zaten daracık Cevat Şakir Caddesi'nde, park etmiş arabalar var ki, trafiği iyice düğüm etsinler. İkide birde konmuş trafik lambalarının görevi düzenlemek değil, akışı iyice kesip, felç etmek sanki. Bu rezillik içindeki caddede bir de Bodrum Otogarı var, inanmazsınız..
Yahu kentin merkezinde otobüs garajları olur mu?. Ayni caddede minibüs, ayni caddede taksi durakları..
Bir de tabii, her kentin belası, trafik uyanıklarının sebep olduğu kilitlenmeler.. On yıldır gidiyorum.
Yahu bir keresinde de "Aaaa!.. Şunu düzeltmişler" diyeyim..
"Mümkün değil" diye bir şey yok..
Ararsan bir çözüm bulur, bir rahatlama yaratabilirsin..
Eğer ilgilenirsen tabii.. Ama bizde trafiği çözme durumunda olanların genelde trafik sıkıntıları yoktur. Halkın çektiğini çekmedikleri için, haberleri bile yoktur..
İşte benim aklıma gelen hem de çok basit çözüm..
Mesela, bugün tek yönlü çalışan o sahil yolunu, çift yönlü yapar, belli saatlerde tümüyle trafiğe kaparsın.. İzmir'in Kordon'u gibi.. Trafiğe kapalı olduğu saatlerde Kordon'da faytonlar çalışır.
Özellik ve güzellik, üstelik.
Faytonun yok, sen de kapattığın saatlerde, yaşlıların, rahatsız olanların, engellilerin gidip gelmesi için, tatil köylerinde kullanılan o elektrikli golf arabalarının tren gibileri var, hani.. Onlardan satın alır, ya da işletme hakkını ihale ile birine devreder, zerre masraf etmeden, üstelik belediyeye gelir de sağlarsın. Vatandaş da Bodrum sahil yolunda ister rahat yürür, ister havayı da kulakları da kirletmeyen o elektrikli araçlarla kolayca ve rahatça gider gelir..
Ayni çözüm Alaçatı için de geçerli.. Alaçatı, özellikle hafta sonu Brunchlarıyla ünlü.. İstanbul'dan sırf o nefis lezzetli ve fevkalade keyifli kahvaltılar için iki günlüğüne İzmir'e gittiğimi bilirim. İzmir'de yaz boyu çalışanlar hafta sonu Alaçatı'ya kahvaltı için giderler mutlak. Öyle ünlüdür, Alaçatı kahvaltıları.
Yığınla da iş yeri ve yığınla insan, hatta kışlık masrafını bu kahvaltı işinden çıkarır. Öylesi.. O zaman Belediye'nin işi ne?.
Alaçatı kahvaltısının cazibesini arttırmak ve konukların işini kolaylaştırmak.
Alaçatı içine araç sokmak yasak, motosikletler, gürültü ve egzoz saçarak üzerinize üzerinize gelerek, serbestçe tur atar oysa.. Bir pazar kahvaltı yaparken tam leş gibi kokan belediye çöp kamyonu önümüzde 10 dakika durup çöp toplamaz mı?. O bile var..
Ama benim gibi 75 yaşında biri, ailesi ve dostlarıyla Alaçatı kahvaltısı yapmak istiyorsa, gölgede 35, güneşte 50 derece sıcak altında kilometrelerce yürümek zorunda.. Ben de kestim. İzmir'e gittim mi, dostlarımı otelime davet ediyorum kahvaltı için.. Bana da, benim paramı almak için bekleyen Alaçatı esnafına da yazık değil mi?.
İyi düşünün.. Para, yaş ortalaması 50'nin üzerinde olanların cebinde, tüm dünyada olduğu gibi..
O zaman o parayı benim gibilerin cebimden almak için kolaylık sağlayacaksın.
Şimdi arabamızı, Alaçatı otoparkına koyalım, tamam.. Ama orda da, aynen Bodrum'a tavsiye ettiğim gibi ring seferi yapan elektrikli mini trenler olsa.. Hem gürültüsüz, hem temiz.. Binip kent merkezine gitsem.. Binip arabama dönsem..
O motosikletler de yasaklansa.. Motor terörü de bitse..
Bunlar Kristof Kolomb'un yumurtası gibi kolay ve basit çözümler.. Ama çözüm için bir şart var.. "Birinin çözümü düşünmesi.."