Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Kansere, şekere ilaç balları biliyor musunuz?.

Dünyaca ünlü The New York Times'ın kilolarla gelen pazar sayıları, kendisinden de ünlüdür aslında.. İşte bu pazar sayılarının birinin "Travel/ Seyahat" ekinde, gazetenin dünyanın dört bir yanını gezmiş uzmanlarının seçimini okumuştum.
"Dünyanın en favori caddeleri" başlığı altında, 12 isim seçmişlerdi. Bunlardan biri, benim adını ilk kez duyduğum İstanbul İtfaiye Caddesi'ydi. İstanbul uzmanı Radi Dikici, Üstada "Şu caddeyi bir de sen yaz" dedim.. Gitti, gezdi, dolaştı ve üç bölümlük bir dizi hazırladı.. Bu hafta işte, sonuncusu..

***

Kötü bir huyum vardır. Çok beğendiğim bir şeyi, imkanlarımın sınırı içinde olduğu zaman tereddütsüz satın alırım. O ana kadar 8 lira verip ışkın, 1 lira verip ancak çekiçle kırılıp yenmesi mümkün olan bir peksimet ve 25 lira verip bir kilo fındık almıştım, İtfaiye Caddesi'nden, gezim sırasında.
Caddenin geneline baktığımda da, önemli bir para harcamamı gerektiren (aynı zamanda damağıma uygun) fazla bir şey yoktu. Derken, Bal Yuvası- Karakovan Balı tabelalı, bal satan bir dükkâna yöneleceğim tuttu. Sohbet edecektim biraz, almayacaktım, bu kesindi çünkü bal sevmem. Meğer kaderimin bana bir oyunu varmış, nereden bileyim?
Hem de ne oyun!...
Dükkânın kapısının önünde duran delikanlıdan (ismi Cihat İncel ve dükkân sahibi) balı anlatmasını istedim.
"Burada 30 çeşide yakın balımız var. Kestane balı, çam balı, orman gülü balı. Karakovan balları da kendi içinde dallara ayrılır; Paslan karakovanı, sepet karakovanı ve kaya balı gibi. Tümü organik. Her çeşit balın kendine has özellikleri var. Bizdeki karakovan balları 120 liradan başlıyor, 200 liralık da var ve eğer en hasını isterseniz onun kilosu 600 lira."
"Son söylediğin balın ne özelliği var?"
"Diyabet için en önemli ilaç. Kansere karşı koruyucu niteliği var. Birçok hastalığa karşı vücudun dayanıklılık sistemini güçlendirir. Tansiyonu düşürür, zihni güçlendirir. Anzer balından üstündür."
Ağır tahrik vardı. En kıymetlisi ne menem bir şeydi acaba? Bal, 25-30 litrelik plastik kabın içinde, kabın dörtte biri miktarındaydı.
"Bu balın yapıldığı bölgede Orman Gülü denilen zehirli bir çiçek vardır ve arılar bu balı bu çiçekten yapar. Deli Bal diye de adlandırılır. Her gün sadece bir çay kaşığı alınır," dedi Cihat. Biraz denemek amacıyla, ama daha çok da merak ettiğim için küçük bir kavanozun yarısına kadar konan balı alıp 160 lira ödedim.
Tam o sırada sahneye baş aktör çıktı: Melikşah İncel, Cihat'ın babası.
"Oğlum, balın hikâyesini anlatsana..."
"Almanya'da kanser hastası olan bir adamın doktoru yakınlarına demiş ki, bu beyefendinin altı aylık ömrü kaldı, bırakın istediğini yapsın. Alman da dünyayı dolaşırken Batı Karadeniz Bölgesi'ne gelmiş. Orman Gülü balını görüp niteliklerini de öğrenince, bir süre orada kalıp baldan azar azar yemeye başlamış. Beyefendi giderek iyileştiğini fark edince bütün parasını getirip balcılık işine yatırmış ve bu balın satışını yapmaya başlamış. Bu arada 8 ay geçmesine rağmen hastasından hiçbir haber çıkmaması üzerine doktoru adamın akrabalarını aramış ve yaşadığını öğrenmiş. Birkaç ay sonra tekrar sormuş, gene aynı cevabı almış. 'Neredeyse bulun ve bana getirin,' demiş.
Tam o sırada bal almak için birileri daha girdi dükkâna. Bu yeni müşterilerin kaderimin oyununun yardımcı aktörleri olacaklarını kestirememiştim doğrusu. Cihat onlarla da ilgilenecekti şimdi, lafını yarım bıraktı.
"Cihat," dedim bunun üzerine, "Hikâyeyi bitir."
"O zaman adam bu balla Almanya'ya gitmiş. Doktor hastasını sahiden sapasağlam bulunca, 'Bundan sonra bu hastalarım için bu balı kullanacağım,' demiş."
Direncimin yüzde ellisi kırılmış durumdayken yeni müşteriler de doğrudan Orman Gülü Balı isteyip, iki tane kiloluk kavanoz doldurtmazlar mı? Bende artık direnç mirenç kalmamıştı. Bir de, balı alan müşterilerden biri (Yusuf Şen), bu balı uzun süredir kullandığını, çok yararını gördüğünü ve tekrar almaya geldiğini söylemesin mi üstüne? Artık bırakın direnci, pelteye dönmüştüm. Teslim bayrağımı çıkarmaya hazırlanıyordum.
İyi bir gözlemci olan baba Melikşah durumu fark etmiş olmalı ki, sordu oğluna:
"Radi Bey ne kadar bal aldı?" Balı paketinden çıkardılar. Tam bir yüz karası. "Radi Bey, vallah bu elimdeki son bal. Çok geçmeden biter. Bir seneden evvel de yenisini bulamazsınız."
Artık bana sormaya lüzum yoktu belli ki. Büyük kavanozu aldı, doldurdu, tarttılar: 1,2 kilo. Fiyat ? 600 lira. Devam etti:
"Şimdi sana bir karışım hazırlayacağım, bana her gün dua edeceksin..."
İçeriden kapıp daha koyu renkli bal olan plastik bidonu getirdi. Yine büyük bir kavanoz aldı doldurdu. İçine polen ve benzeri üç dört çeşit şeyler ekledi. Karıştırmaya başladı.
Salakça bir soru benden:
"Pekiyi neye yarayacak?"
Bir şeyler ima etti. Herkes anlamıştı, gülmelerinden belliydi. Neyse, sonunda ben de çaktım ne demek istediğini. Zaten öyle bir noktadaydım ki, ne verse, ne kadar doldurursa alacaktım. Ne kadar? 1,2 kilo. Kilo fiyatı? 200 lira. Bari bu balın fiyatı uygundu Allah için.
Oradan çıktığımda kendimi çok hafiflemiş (!) hissediyordum. Ardından biraz önce bahsettiğim o büryan kebabını da yiyince, mutluluğum tavanlardaydı, ne yalan söyleyeyim.
O neşe ile de eve geldim. Eşime, önce büryan kebabını anlattım, sonra da balı. Hemen baldan birer tatlı kaşığı aldık. Eşim dedi ki, "Bu kadar büyük kavanozu kullanmam zor. Daha küçük kavanoza koyayım." Sonra kafasına takılmış olmalı, sordu: "Sen demin günde sadece bir çay kaşığı alınacak dedin, değil mi?"
"Evet."
"Ama gördüğüm kadarıyla, bir çay kaşığı ölçüsüyle biz bu küçük kavanozu ancak bir yılda bitirebiliriz!" Ah!... Ah!... Bu kadınlar !...
Üç yıllık bal almışım ben meğer. Bu durumda iki yıllık balın parasını Hıncal'dan alacağım. Okurlardan rica ediyorum, ne kadar almam gerektiğini lütfen siz hesaplayın.
Son sözüm; bütün yazdıklarıma rağmen Cihat'a inanıyorum. Orman Gülü Balını ben kullanmaya başladım, size de tavsiye ederim. Özellikle şeker hastaları ve kanser riski olanlar için.
(Hıncal'ın notu.. Ben de şeker (Diyabet yani) var Radi Usta.. Kalan iki yıllık bala 600 lira veririm, Seninki de bedavaya gelir. Hemen yolla..)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA