Dün sabah asansörle, onuncu kattaki odama çıkıyorum. Asansörün durduğu katta kapı açılıyor.
Karşımda bir afiş.. "Çay, Simit!.. Sizinle tanışalım.."
Ofiste bir büfe açılmış olmalı..
Afiş onun..
Ama anılar da benim..
1957 yılında 40 lira maaşla gazeteciliğe başladığım günler.. İstanbul'da durum pek farklı değil..
Sürünerek yaşıyor gazeteciler..
Aslında tüm işçilerin durumu felaket ya..
Muhalefetteki CHP'nin ateşli bir taraftarı var Bab-ı Ali'de.. Gazeteci.. CHP'ye "İngiliz İşçi Partisi"ni örnek almasını öneriyor. Patronu olduğu gazetede İşçinin Sosyal Güvenlik Haklarına kavuşması için ateşli yazılar yazıyor..Ama onun gazetesinde çalışanların durumları da bizimkinden pek farklı değil.
Onların da milli yemeği bizimkinin ayni.. Maaş ancak ona yetiyor çünkü..
Çay ve simit!.
Sosyal Güvenliği en ateşli savunan gazetenin çalışanları, Çay Simit'ten oluşan yemeğe bir isim takmışlar..
Bizim de hoşumuza gitti..
Yeni Gün koridorlarında, öğle ve akşam saatlerinde bağırmalar yoğunlaştı.. "Emrullah Efendi, bir Sosyal Güvenlik!.."
Simit on kuruş. Çay, müesseseden..
1950'li yılların "Sosyal Güvenlik"i, şimdi "Sosyetik" oldu, bakar mısınız?.
Sosyal Güvenlikçi Patron Cemil Sait Barlas, Sevgili dostum Mehmet'in babası yani, ne ileri görüşlüymüş meğer!.