Devlet derken, genel, yerel yönetimleri ile tüm kamu kurumlarını kast ediyorum önce onu söyleyeyim. Dün sabah, saat 10.. Günün en civcivli saatinde, İstanbul'un en ünlü, en kalabalık caddesi Nispetiye'de gıdım gıdım ilerliyoruz. Gördüğüm manzara öyle kanımı dondurdu ki, plakayı alamadım. Ama ordaki dükkancılardan biridir. Yarın gene yapar, görürüm.
Beşiktaş Belediye Başkanlığı'na 100 metre mesafedeyiz. Adam arabasının yarısını daracık kaldırıma çekmiş. Hem kaldırımı tıkamış.. Hem zaten iki şeriti tıkalı yolun yarım şeridini kesmiş. Eline bir tazyikli hortum almış, arabasını yıkıyor.. Yahu, kaldırımda, yol kenarında araba yıkama, mahalle arasında bile yasaktır. Adamdaki pervasızlığa bakar mısın?. Hem de Belediye'nin tüm camlarından görülecek bir manzarada bu işi yapıyor. Zavallı yayalar nasıl geçeceklerini bilmiyorlar. Kaldırım dolu. Yolun yarım şeridi zaten gitmiş. Caddenin ortasından mı yürüyecekler..
Şimdi mesele, arabanın yıkanması değil.. Adamın bu kadar merkezi, bu kadar göz önünde bir yerde, ne Belediye Zabıtaları, ne Emniyet Müdürlüğü polislerinin kendisine zerre aldırmayacağından, ceza yazmayacağından emin, bu işi rahatça yapabilmesi.. Devlet olmazsa, perva olmaz..
Sonra merak ediyoruz.. Bu teröristler nasıl yetişiyor, diye.. Düzenin olmadığı yerde anarşi olur beyler.. Bu kadar basit.. Anarşik ortam da, terörist yetiştirmek için bire birdir.
Bunu anlayabildiniz mi, Sayın Beşiktaş ve İstanbul Belediye Başkanları!.
Anlayabildiniz mi, İstanbul Vali ve Emniyet Müdürü ünvanlı, Sayınlar!..