Yani Mekteb-i Mülkiye'nin hem de vali yetiştiren bölümünden mezun olduğumdan utanacağım.. Bazı valiler beni o hale getirdiler.. Oysa ne kadar coşkuyla bağırırdık, Mülkiye Marşını "Ey vatan göz yaşların dinsin/ Yetiştik çünkü biz" diye..
Şimdi birileri "Yetişmez olun" diye beddua edecek gibi geliyor bana..
"Edirnekari" lafını ilk defa Toledo sokaklarında dolaşırken girdiğim hatıra eşyası satan yüzlerce dükkandan birinde duymuştum iyi mi?.
Ağbim Edirneli üstelik ve ben lafı İspanya'da öğreniyorum.
Edirne'ye has, bir ahşap boyama sanatıymış. Edirneliler nihayet bu sanatlarını Türkiye'ye de (!) tanıtma kararı vermişler. Yaşayan Edirnekari ustalarından eserler istemişler. 9 kişi, 8 ay gece gündüz çalışıp Edirnekari üslubuyla 130 sandık yaratmışlar. Tüm maliyet de 35 bin lira..
Niye bu emekler..
İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı Müzesi'nde bir Edirnekari sergisi açacaklar, sanatı medyanın önüne koyacaklar, ondan..
Ama her şey bitmişken Edirne Valisi olacak muhterem pişmiş aşa soğuk su katmış..
"Sergi mergi yok.."
Niye yokmuş bilir misiniz?.
Aynen valinin lafları..
"Dolmabahçe Sarayı'na herkes koşuyor ama, müzeye giden yok. Maliyeti kurtarmaz.."
Yalan.. Ethem Çalışkan'ın hat sergisi o müzedeydi, hem de onuncu gün gittim.. Yüzlerce insan vardı.. İkincisi ne demek maliyet!.. Edirne'nin dünyanın bildiği sanatını tanıtmanın bedeli mi olur?. Hem hepsi 35 bin lira yahu.. Bana gelsin Vali, cebimden vereyim gitsin.. Edirnekari sergisi kâr etsin diye mi açılıyor, be adam?.
Adını köşeme yazmak istemediğim bu valinin, bu hem de kaçıncı vukuatı.. Kırdığı cevizler bini aştı, hala ülkenin en kritik illerinden birinin başında..
Bu vali tayinleri hangi esasa göre yapılıyor, biri bana söyler mi?