Ankara yıllarımdan iki yakın, iki can dost daha gitti, geçen hafta sonu..
İlki Naim.. Naim Özkazanç..
Kurtuluş Lisesi'nde sınıf arkadaşıydık, lise eğitimi boyu.. Yan yana ayni sırada çok oturduk.
Tümer, Naim, ben sınıfın en iyileriydik..
Sınıf arkadaşları bizi yarıştırırdı ama, biz üçümüz en sıkı dostlardık. Kimin birinci olacağı umurumuzda değildi..
Lise bitti.. Üniversiteler ayrıldı..
Yollar ayrıldı. Yeni yollarda yeni dostlar bulundu.
Naim'i 1980'li yıllarda İstanbul'a taşınınca, Tekfen'de buldum tesadüfen.. Aradım hemen.. Buluştuk.. Bir kaç yemek de yedik.. Sonra gene izini kaybettim.. "Acı kayıp" ilanını gazetelerde görene kadar..
Öteki Can Akbel.. O TRT'nin en popüler haber sunucusu.. Ben, bu ülkenin ilk Televizyon sayfasını Cumhuriyet'te yapan gazeteci..
Nasıl yakın dost olduk, bu adı gibi "Can" adamla.. Nasıl keyifti, her çarşamba TRT ziyaretimde onun odasına uğrayıp sohbet etmek.. "Güne Bakış" diye geç haberleri sunardı Can.. Bugünküler gibi spikerlik yapmaz, yani eline verileni, konuşur gibi okumaya çalışmaz, resmen sunardı. Kendi sözcükleriyle..
Genç olmasına rağmen saçları yoktu.. TRT koridorlarında, ben dahil dostları, onun Güne Bakış'ına "Kele Bakış" der gülerdik..
Ne karikatürleri çıktı, Kele Bakış diye.. En çok da, kendisi gülerdi.. Meğer içinden "Sizin de başınıza" dermiş, bizlere.. Şu kafamın haline bakın..
Işıklar içinde yatın Sevgili dostlarım..
Sevgili Naim.. Sevgili Can!..