Bursaspor önünde perişan olan Galatasaray'ın hali pür melalinden söz edeceğim bugün.. Tarihi bir hezimetten kurtulan takım sapır sapır dökülüyor. Dökülen sadece futbol takımı olsa iyi.. Geçen yılın Avrupa Şampiyonu Kadın Basketbol Takımından eser kalmadı. Erkek Basketbol takımının hali meydanda.. Voleybolda durum daha da içler acısı..
Her şey aklıma gelirdi de, Ünal Aysal'ı arayacağımı kırk yıl düşünsem tahmin edemezdim.
Galatasaray'ı bir kenara bırakıp, geldiği günden beri Galatasaray'a hakaret eden, aşağılayan, ezeli rekabeti, düşmanlığa çevirmek için elinden geleni yapan Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın adeta profesyonel Avukatlığına soyunan Başkan Duygun Yarsuvat ile başlıyor, çöküş..
Balık baştan kokar ya..
Başkanlık için baş vuru süresinin bitimine iki saat kala, birilerinin (Biliyorsunuz tabii..) eline sıkıştırdığı, tüm imzaları tamam bir liste ile Alp Yalman'ın karşısına çıkıp, kafatasçıların oyları ile göreve gelen ve daha gelirken "Ben emanetçiyim. 6 ay sonra yokum" diyerek, en kritik dönemde kulübü bir yönetim zaafına mahkum eden Yarsuvat, şimdi büyük bir sorumsuzluk ve rehavet içinde gideceği günü, Aziz Yıldırım'ı iki günde bir göklere çıkararak bekliyor.
Aslında günah, 1980'den beri kulübün gördüğü en başarılı, bugünkü Galatasaray'ın temelini atan Alp Yalman'ın yolunu kesmek isteyenlere alet olarak ortaya atılan "Ismarlama" aday, Duygun Yarsuvat'ta değil, artık eskisinin esamesini taşımayan, öğrencileri arasında Fenerlilerin, Galatasaraylılardan belki de daha fazla olduğu, sıradan bir Anadolu Lisesi'nin sözde geleneğini sürdüren, kafatasçı kongre üyelerinde mi, o da tartışılır ya!..
Duygun Yarsuvat, Lisecilerin gönlünü almak için, listesinde olmayan Ali Dürüst'ü kulübün iç yönetiminin başına getirdi. Federasyondaki Fatih Terim'e benzer bir görev verdi.
Tribünlere yaranmak için de, Abdürrahim Albayrak'ı Futbol Sorumlusu yaptı.
Çok iyi bir Galatasaraylı ve yıllardır, her seçimde başkan adayı olarak adı geçmesine rağmen elini sıcaktan soğuğa pek sokmayan, hele taşın altına hiç sokmayan Dürüst, göreve geldiği günden bu yana, dikkat edin tek satır haber olmadı. Galatasaray hemen her gün manşetlerde iken, Dürüst hiç konuşmadı. Kimse de ona gidip bir şey sormadı.
Albayrak ise, geldiği gün, Prandelli'nin yerine gelen Hamza Hocaya verdiği emirle, Florya'da A takımı yemek salonuna bile girmesi yasaklanan Sabri'yi ilk 11'e aldırdı. Buna karşılık Galatasaray'ın en çok ihtiyaç duyduğu stoper mevkisinde, tıpkı Sabri gibi göreve hazır bekleyen Gökhan Zan'ı basın toplantısında, ismen aşağıladı. "Neden hala çekip gitmiyor" dedi.
Albayrak'ın, Gökhan Zan'ın durumundan zerre haberinin olmadığı belliydi. Takımda maaş alarak oynamayan yirmi adam varken, neden Zan'a saldırmıştı?.
Sebep açıktı. Tıpkı Sabri gibi, Gökhan'ın emri de Albayrak'ın kulağına dışardan fısıldanmıştı. Biri Albayrak'ı yönetiyordu. Albayrak da Hamzaoğlu'nu..
Şimdi, böyle bir yönetimin, böylesine kritik bir ligde başarılı olmasına imkan var mıydı?.
Hoca Hamza Hamzaoğlu'nu da yarın konuşalım..