Yayıncı kuruluşun nasıl bir Fenerbahçe organı olduğunu her hafta biraz daha görüyorum.. Bu hafta gene harikalar yarattılar.. Ayrıntıları sabah.com. tr ve FotoMaç'ın benimle yaptığı haftalık söyleşide bulabilirsiniz.. Tıklayın, ya da bir FotoMaç alın..
Benim burada Mustafa Denizli'ye bir sorum olacak.
Maraton'da nispeten tarafsız yorumlar yapan ama, mesela Şansal Büyüka gibi, asla fikrinden caymayan ve dediğim dedikçiliğinde sonuna dek direten bir yorumcu olmayan, "Ben bir defa söyledim ya tamam" diye durumu idare eden Hocama özel sorum var..
Kasımpaşalı Babel, hakemin frikik için çizdiği köpüğü elleriyle sildi. Sarı kart gördü.
Hakem ikinci defa çizdi. Onu da ayağıyla sildi. İkinci sarı ve kırmızı tartışılmalı bu durumda..
Maraton ekibi bunun lafını bile etmedi. Dünyanın her yerinde ayni şekilde çizilen köpüğün yanlış, yani hakemin haksız, hakemle dalga geçen onun otoritesini sıfırlayan Babel'in küstahlığının haklı olduğuna karar verdi.
Mustafa Hocam da bilimsel (!) izah yaptı.. Efendim, topun hemen önüne çizilen o köpük, frikiği atan futbolcunun konsantrasyonunu bozarmış..
Yani bunu ben söylesem tamam da..
Yahu Mustafa Hocam, 18 yayının üstünden, ya da santimler önünden arkasından kaç frikik golü attın, bugüne dek?. Peki ya, kornerden?.
Sen topa vurana kadar yüzde ellisi uçup giden bir santim kalınlığındaki köpük konsantrasyonu bozuyor da, beş santim kalınlığında, asla silinmeyen, karla kaplanırsa, hatta kömürle siyah yapılan saha çizgileri nasıl bozmadı senin o çok hassas konsantrasyonunu?.
O golleri nasıl attın, bir söylesene?.
Bunu Tümer de sormadı, Şansal da.. Çünkü amaç hakemleri ezmek.. Hakemler ezilirse, büyükler kayırılır..
Büyükler kayırılırsa, puan cetvelinin tepesinde olurlar. O zaman da, LigTV kaybettiği aboneleri geri alabilir..
Ben de ne komplocuyum ama..