Çarşamba öğle üzeri evden çıktım..
Kapımın önünde müzik setinin tuşuna dokunurken ekranda saati gördüm..
12.45.. İstinye Park'ta, Masa'nın önünde arabadan inerken ayni ekranda 13.04 yazıyordu.
Etiler Alkent'ten İstinye Park'a gelişim 19 dakika sürmüştü.
Ara yoldan gitmiştim. Armutlu Köyü içinden inmiş, Reşit Paşa Köyü'nden de karşıya tırmanınca fevkalade kestirme olmuştu.
Dönüşte bu defa Ünal'la birlikte bindik arabaya.. Hava nefisti.
Acelem de yoktu. Hem Boğaz'ın emsalsiz güzelliğini seyreder, hem de Ünal'ı Ortaköy'e bırakırdım.
Ayni ekran, ayni saat, binerken 15.02'yi gösteriyordu. Alkent'te evimin önünden inerken 16.46..
19 dakikada gittiğim yol, hafta arası saat 15 civarı, yani sahil yolunun olacağı en boş saatlerde, dönerken 1 saat 44 dakika sürmüştü..
Niye?.
İstinye Yokuşu'nu inmemiz yaklaşık 45 dakika sürdü.. Hemen her saatte kullandım o yokuşu yıllardır.
İlk defa kilit görüyorum..
Niye?..
Emirgan Parkı'na getirmişler bir yerlerden bir koca belediye halkını.. Yokuşun iki yanında dizi dizi otobüsler.. Ben diyeyim 100, siz deyin 200.. Parklar, iki yanda da yolu tek şeride indirmiş. Aksa mesele yok.. Ama o yığınla otobüs, U dönüşü yasak olan kavşaklarda U döndükleri için, trafiği iyice kilitliyorlar.. Etrafa bakıyorum, tek trafik polisi, tek ekip arabası yok.. Yahu yüzlerce otobüs Emirgan Parkı'na giderken kimsenin haberi olmaz mı?.
Bu seyahati hangi belediye organize ettiyse, polise haber vermez, yardım istemez mi?. İstanbul'un en önemli yolu saatlerce kilit kalırsa, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün haberi olmaz, çözüme gelmezler mi?.
Gezi Parkı'na üç kişi yan yana gitmeye kalksın, yüzlerce polis, ekip, Toma basıyor orayı.. Yüzlercesi 24 saat nöbet tutuyor. Emirgan Parkı'na yüzlerce otobüsle insanlar taşınıyor, aldıran yok. Bu iki parkın farkı ne birisi söyler mi bana?.
Yolda insanlar gördüm, beklemekten kopmuş.
Umudu kesmiş.
Arabalarından inmiş kavşaklarda trafik polisliği yapıyorlar, yollarını açabilmek için.. Yollarda o dev otobüslerin arasında koşuşan ilkokul çocukları gördüm.
Kaldırımlara da park edildiği için, caddenin içinden başka yürüyecekleri yok.. Koşa koşa otobüslerini arıyorlar, otobüs yığını arasında.
Bir dikkatsiz şoför onları tekerlekleri altına alabilir..
İstinye Yokuşu bitti. Emirgan Parkı'na sahilden çıkan yokuşa kadar aynen tıkalı, kilit durum devam ediyor.. Park yolunu geçtik, sahil yolu bomboş oldu.. Emirgan Parkı ziyareti İstanbul'un en önemli yolunun trafiğini durdurmuş.
Sahipsiz İstanbul'umda kimsenin umurunda değil..
Yoğun trafik bitti, bu defa sahipsizliğim daha da acı ortaya çıktı. 20 yıldır ayni dert. 20 yıldır kimler geldi, kimler geçti.. Bu yolla ilgilenmek kimsenin aklından geçmedi..
Bir pazar günü, Bebek'ten çıkın arabanızla.. Baltalimanı 4, Sarıyer 7.5 saat sürer.. Abartmıyorum.
Denemesi bedava..
Niye?.
Madde 1.. Üç adımda bir trafik lambası koymuşlar.. Bomboş yolda akışı engelliyor, arabaları depoluyor, gereksiz yere.. Size yeşil yanıyor, gidemiyorsunuz, çünkü 50 metre ötedeki kırmızıyı bekleyenler de depolanmış ve önünüzü kesmiş.. Onların yeşili de işlemiyor çünkü.. Daha 50 metre ötedeki kırmızının depoladığı arabalar da onları kesmiş..
Yahu bunu görmek ve çözmek çok mu zor?.
Ama düzeltme durumunda olanların hepsi, buradan kendilerine açılmış yollarda eskortla geçtikleri için halkın çektiği işkenceyi bilmiyorlar.
Kaldırın o lambaları, aksın trafik..
En korkunç lamba, Baltalimanı kavşağında.. Bir göbek (Round About derler, Batı dünyasında adına..) yaparak ışıksız çözülecek kavşağa öyle bir uygulama yapmışlar ki, kırmızınız bir buçuk dakikadan fazla sürüyor.. Birikmeyi düşünebiliyor musunuz?. O zaman bir kavşağı, dördüncü yeşilde falan geçebiliyorsunuz ancak.. Tabii bir uyanık aradan sıyrılmaya kalkınca, trafik kilit olduğundan 15- 20 dakika bile bekleyebilirsiniz.. (Bir saatlik yol, nasıl 7.5 saat oluyor sanıyorsunuz?.) Bu kavşağa, bir tek polis koymuyor, Trafik Müdürlüğü inatla..
Yıllardır..
Bu kavşağı atladınız mı, Bebek'e kadar rahat.. Orda gene işkence.. Bebek, eğlence merkezi..
Yığınla araba.. İndi, bindi, valeler, kaçak dönüşler derken, bir depolanma da Bebek'te.. 100 metrelik yolu 20 dakikada aşarsanız, şanslısınız..
Peki çözüm bulunmaz mı buna 20 yıldır?. Abdi İpekçi daha mı az kalabalık, Nişantaşı'nda..
Orası nasıl çözüldü?. Çünkü çözmek isteyen vardı..
Benim İstanbul'um sahipsiz..
Bebek'i geçtiniz mi, gene bir yanlış kavşak düzenlemesi..
Kuruçeşme kırmızı ışığında depolananlar kilitler trafiği.. Onu da geçtiniz mi, 40 yıllık bela.. Ortaköy rezilliği..
Abartmıyorum, 40 yıldır İstanbul'dayım. Bu bela 40 yıldır aynen..
Ayfer Atay Beşiktaş Belediye Başkanı olunca, bir tinerci mezbelesi Ortaköy Meydanı'nı İstanbul'un en harika turizm merkezlerinden biri yaparken, bu trafik kilidini de düşündü.. Kilit, Dereboyu Caddesi ile sahil yolunun birleştiği kavşaktan geliyordu.
Orada bir blok istimlâk edilir ve yola çevrilirse doğal akış sağlanacaktı.
Atay Başkan planı yaptı.
Tüm izinler alındı. Anakent onayladı.
İstimlâk kararı çıktı ama uygulanmadı. Karar alındığı halde, Nurettin Sözen başta, Anakent Başkanları bu kararı inatla uygulamadılar.
Ortaköy "Çanakkale geçilmez" hale geldi.
Çünkü benim İstanbul'um sahipsizdi..
Nerden, nasıl bakarsan bak, sahipsiz.. Atanmış valiler sahip değil. Seçilmiş belediyeler sahip değil..
Kent giderek yaşanmaz hale geliyor.. "İstenen bu, millet yaşayamaz olsun, kaçsın, köyüne dönsün istiyorlar" diyeceğim.. O zaman bu yüzlerce, binlerce plaza, kule inşaatlarına izinler ne?. O zaman Üçüncü Köprü, İkinci Boğaz (Çılgın proje) İkinci Havaalanı ile bir yeni bir uydu şehir yaratma ne?.
Bir yandan yeni göçleri teşvik için her şeyi yapıyor, sonra da İstanbul halkını kaderi ile baş başa bırakıyoruz..
Bu mudur, Sayın Valim?.. Bu mudur, Sayın Belediye Başkanım?.
Bir tek gün ve bir tek yoldan verdim örneğimi.. Böyle onlarca, yüzlercesi var, biliyor musunuz, bir dokunma ile çok şeyi düzelebilecek?.
Bir tek kişinin ilgilenip dokunması ile, neler neler çözülür İstanbul'da, biliyor musunuz?.
Gezdirip göstereyim mi?.
Var mısınız?..