"On yıl oldu mu sahiden" dedim, Oya'ya.. "Daha dün gibi.. Nasıl hızlı geçiyor zaman!.."
Oya, Oya Eczacıbaşı.. İstanbul'un gururu İstanbul Modern'in arkasındaki harika kadın..
İstanbul Modern'in içindeki o dünyanın en güzel manzaralı, o fevkalade lezzetli restoranda yemek yiyoruz..
On yıl önceyi, kuruluş günlerini hatırlıyorum.. Nasıl heyecanlıydı, Oya.. Türkiye'nin, modern Türkiye'nin, modern Türk sanatının dünyada duyulmasını sağlayacak bir müze kurmak gibi müthiş bir iddia ile ortaya çıkmıştı..
Gözü, kulağı dünyadaydı.. "Bir satır haber çıktı mı İstanbul Modern ile ilgili, dünya medyasında.."
Nasıl mutlu olurdu, gördüğünde, duyduğunda..
"New York Times ne yazdı biliyor musun?.." Daily Telegraph.. Liberation.. Frankfurter Allgemeine Zeitung?..
"Şu çıkanların bir kopyasını bana yolla, ne olur" dedim.. İki parmak kalınlığında koca bir kitap geldi..
Başarmıştı.. Ama nasıl bir savaş vererek?.
Bir minik örnek.. Yemek yediğimiz salonun önünde, dünyanın en güzel terası uzanıyor.. Baharda, yazda bu terasta oturmak rüya kadar güzel.. Gelip müzeyi gezecek, sonra oturup burada yorgunluk kahvesi içeceksin.. Ya da dünya müzeleri gibi, burası bir buluşma yeri olacak, gençler için.. Cıvıl cıvıl..
"Yassah" dediler, Oya'ya.. "Teras yasak. Oraya çıkmak yasak.."
İstanbul Modern, Galata Limanı'ndaki kullanılmaz bir antrepoda kuruldu ya.. Antrepo, müze ama, önü hala liman.. Dev gezi gemileri yanaşıyor.. Liman gümrük bölgesi.. Efendim, terasa çıkılırsa, 15 metre aşağıdaki gümrüksüz bölgeden mesela karton karton sigara çekilebilirmiş yukarıya.. Kaçakçılık yapılırmış.. Şaka gibi geliyor ama, bunlar yaşandı.. O terasa masa koyabilmek için nasıl bir bürokrasi savaşı verildi..
İstanbul Modern şimdi bu kentin gururu.. Buraya gelen yabancı turistlerin uğradığı üç yerden birisi.. Blue Mosque (Sultan Ahmet), Topkapı Sarayı.. İstanbul Modern..
Geçen yılki ziyaretçi sayısı 600 bin..
"On yıl evvel bu rakamı hayal edebilir miydin" dedim, Oya'ya..
600 bin, dünya ile mukayese edilince küçük gibi gelir.. Ama dünya müzelerinin, kendi medyalarında çıkan haberleri ile ziyaretçilerini oranlarsak, Oya'nın nasıl bir mucize yarattığı ortaya çıkar..
Bizde medyanın, kültür ve sanata zerre katkısı yoktur. İşte en canlı örneği..
İstanbul Modern'in bitişiğindeki antrepoda İstanbul Moda Haftası var.. Müthiş bir kalabalığın içinden geçerek geldim, Modern'e.. Hafta ile ilgili her gün, her gazete sayfalar yapıyor.. Onlarca yazı, yüzlerce resim gördüm, hemen her gazetede.. Ama hepsi, gelen ünlüler, sosyetikler, ikoncanlar ve mankenlerle ilgili..
Tek satır yok, tasarımlar hakkında.. Yahu adı üstünde "Moda" haftası.. Tasarım ne?. Ne çizmiş, tasarımcı.. Hangi rengi, nasıl kullanmış?. Aksesuarlar ne?. Bir, tek bir "Moda" yazısı okudunuz mu, Moda Haftası'nda..
Çünkü işin sanat yanı, beni medyamın umurunda değil..
Bu medya ile 600 bin izleyici.. Mucize!..
"Şimdi Onuncu Yıl Sergilerimizi gezelim" dedi, Oya.. Restorandan çıkar çıkmaz, hemen orda kocaman bir Fahrünisa Zeyd tablosu.. "Şirin Hanım (Şirin Devrim. Zeyd'in kızı.. Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir'in ünlü ailesi onlar..) 1992'de müzemize armağan etti, annesinin resmini" dedi.. Müzenin kurulmasına daha 12 yıl var. "Ne müzesi" demiş Oya.. "Ben hissediyorum.. İstanbul'un bir büyük müzesi olacak. Bu resim o müzede durmalı" demiş, Şirin Hanım..
Bakar mısınız?.
O geniş alan, Türk resminin bir tarihçesi olarak düşünülmüş.. Nerden geliyor, nereye gidiyoruz.. Serginin adı Geçmiş ve Gelecek..
Geçmişin klasiklerinin yanında, günümüz modernleri var. Bu modernler üstelik karşılaştırmalı.. Onlar ve bizimkiler, geometrik şekilleri nasıl kullanmışlar mesela.. Mesela resimler nasıl dönüşmüş.. Uzaktan bakınca ne, yakına girip ayrıntıyı görünce ne?.
Bu sergiye tam bir gün yetmez aslında.. O kadar güzel, o kadar zengin, o kadar anlamlı..
İkinci serginin adı Rasathane.. Barbara ve Zafer Baran'ın sanat yaşamlarının özeti.. Fotoğraflar bunlar.. Ama nasıl fotoğraflar?. İnanılmaz.. Her gün baktığımız, ama görmediğimiz ayrıntılar, şekiller..
Bir çiçeğin içi.. İçinin içi..
Bir karanlığın içinde ışıldayan bir kırmızı yuvarlak. Merkezi gene kara..
"Bu ne" dediler bana.. "Kara delik" dedim.. Elmaymış meğer..
Ve alt kata indik.. Onuncu yılın üçüncü sergisi orda.. Komşular!.. Türkiye'nin coğrafi komşuları.. Etnik, tarihsel komşuları.. Orta Asya'dan Balkanlar'a yakın ilişki içinde olduklarımızın çağdaş sanatlarından örnekler.. Dünü bugüne getiren çağdaş sanat..
Nasra Şimmes ailesi Mardin'in geleneksel basmacılığının son temsilcileri.. Toledo'yu biliriz, aşığız, ama on Toledo eden Mardin'den haberimiz yoktur. Şimmes ailesinin basma teknikleri ve eserleri dünyaca ünlü.. Bizde bilen alan yok.. Yarın kafaları taştan taşa vururuz..
Komşular sergisinde her şey ilginç. Her gördüğünüzün çarpıcı bir hikayesi var..
Bir gazeteci için bulunmaz hazine.. Ama hani nerde o gazeteci?.
Onun için medyayı boş verin.. Kendinize, ailenize zaman ayırın.. Gidin bu üç sergiyi gezin ve zenginleşin..
Okullar!.. Hepinizin servisleri var. Bütün gün boş yatıyor.. Her gün bir sınıfın İstanbul Modern'e gitmesini planlasın müdürler..
Bu sergi ile ilgili ödevler versin hocalar..
Belki o öğrencilerin içinden geleceğin sanatsever, kültür aşığı gazetecileri de çıkar!..