Hayır.. Bu terazi bu kadar sıkleti çekmez.. Bu kadar germeye hiç bir ip dayanmaz..
Ülkeyi dolu dizgin kana götürüyoruz, farkında olan, sorumluluğunu bilen yok mu?.
En tepedeki liderlerden, sokaktaki en basit vatandaşa kadar herkese düşüyor görev.. Herkes görmeli nasıl bir uçuruma koştuğumuzu ve kendine düşeni yapmalı..
Yahu dünyaya baksanıza.. Dünya savaşı yok ama, savaş olmayan dünya parçası da yok.. İç savaş hepsi.. Kardeş kardeşle savaşıyor..
Irak.. Suriye.. Lübnan.. Mısır.. Afganistan.. Pakistan.. Ukrayna.. Tayland.. Say sayabildiğin kadar..
Ülkeyi bu kadar germenin, tahriklere bu kadar uygun hale getirmenin, iç ve dış düşmanların ekmeğine yağ sürüp Türkiye'yi de bu listeye eklemenin alemi var mı?.
"Allah göstermesin" ama, demek yetmiyor..
Tabloya baksanıza..
Akdeniz'de, batıda Fethiye geceyi sokakta geçirdi.. Niye?. Bir siyasi parti, yasal, demokratik bir parti, ilçede merkez açmış, tabela asmış.. Suça bakar mısınız?. Televizyon görüntüleri kanımı dondurdu. Tabelayı indirmek için incecik saçaklarda ölümü göze alanlar.. Kavga, kıyamet.. Sanırsınız ülke işgal edildi de, bu kahramanlar vatan kurtarıyor..
Bunun adı, siyaset!..
Karadeniz'de, Doğu'da Trabzon geceyi sokakta geçirdi. Ne o?. Fenerbahçe maça gelmiş.. Ülke futbolunun en heyecanlı maçlarından biri. En güzel gecelerden biri yaşanacak, hem tribünlerde, hem ekran başında.. Ne gezer?.
Sahadaki futbolcuların yaşamları tehlikeye girince hakem maçı tatil ediyor. Tribünlerdekiler, olayları alevlendirenler, stadı kuşatıyorlar. Konuklar çıkmaya kalksa linç edilecekler. Maça, spora, güya kardeşliğe gelenler, sabaha doğru, polis arabaları ile kaçırılıyorlar..
Bunun adı da, spor!..
Batsın bu siyaset de, bu spor da..
"Türkiye Irak, Suriye, Mısır, Ukrayna, Pakistan, makistan olmaz" mı?. Onlar bilerek, isteyerek mi oldular sanırsınız?.
Ülke gerilir, tahrikçilerin at oynatmalarına uygun hale gelirse, karlı dağın tepesinden bir kar topu yuvarlamak yeter.. Ondan sonra "Çığ"ı durduramazsınız..
O kar topunu yuvarlamak için karın kalınlaşmasını bekleyen o kadar çok ki, içerde, dışarda..
Siyasetçiler, salı günleri gererlerdi ülkeyi.. Gurup toplantıları televizyonda yayınlanıyor diye.. "Kara salı" demiştik.. Şimdi seçim dönemi, her gün kara salı oldu. Ekranlar yayınlıyor, onlar sallıyor, onlar sallıyor, ekranlar yayınlıyor.. Sonunu düşünen yok..
Kulüpçüleri, yasalar da durduramadı.. Çünkü bu ülkede savcılar, yasayı uygulamadılar. Ne olaylar yaşandı, tek kişi tutuklanmadı, mahkemeye gitmedi, ceza almadı..
Kulüp Başkanları, yöneticileri, alenen resmen, terör tehditleri yaptılar. "Taraftarı sokağa indiririz" dediler, federasyonu ve hakemleri baskı altına almak için.. Aldılar da.. Çünkü savcılar, 6222 sayılı Sporda Şiddeti Önleme Yasası'nın açıkça, resmen, alenen ve defalarca ihlal edilmesine seyirci kaldılar. Millet yapanın yanına kâr kaldığını gördü, ezberledi, "Ben de yaparım" dedi..
Bir yanda dünyanın en sorumsuz kulüp yöneticileri, öte yanda dünyanın en sorumsuz savcıları..
Trabzon'da katliama ramak kaldı..
Kimse bana "Suçlu Trabzon seyircisi" demeye kalkmasın sakın..
Sen mayınları döşe.. Sonra suç, üstüne basanda..
Gece yarısına doğru bir kanalda Trabzon Belediye Başkanı'nı dinlerken utandım. Kimdir bilmem, tanımam.. Ama gerçeği gördüm..
Gazeteci "Bu maçta bu olayların çıkacağı bu kadar belliyken, Belediye ve Vilayet daha sıkı önlemler alamaz mıydı" diye soruyor..
Başkanın söylediklerini kelime kelime tekrara gerek yok.. Ama anlamı açık..
"Ay sonunda seçimler var. Bana Trabzon'un oyu lazım. Halkı kızdıramam.."
O kızdıramayınca, vali de kızdıramaz tabii..
Herkes sakin olmalı.. Herkes ama herkes sorumluluğunu bilmeli..
Herkes iyi düşünmeli..
Bir oy, bir gol, bir damla kana değer mi?.
Kan bir akmaya başlarsa..
Ötesini düşünmek bile istemiyorum!..