"Ada Sahillerinde Bekliyorum" türküsünü sadece bizim kuşaklar değil, gençler de bilirler.. O kadar popülerdir.. Bandırma'da bir gün radyoda dinliyoruz, çocukken, gene ailecek, Hamiyet söylüyor.. Büyük Hamiyet.. Yüceses.. Babam iç çekti..
Bebek Belediye Gazinosunda söylermiş Hamiyet, şimdi park olan yer.. Tam karşıda Kuleli Askeri Lisesi.. Babam yatılı tabii.. Rüzgar o yana esince yat borusundan sonra sessizce yataktan süzülür, pencereleri açar, Boğaz'ın karşı yakasından dinlerlermiş, bugünkü ses düzenlerinin olmadığı, muganniyelerin sadece kendi sesleri ile okudukları günlerde, Hamiyetleri, Müzeyyenleri..
Çınlarmış Boğaz..
"Ada sahillerinde bekliyorum
Her zaman yollarını gözlüyorum
Yarim seni serian istiyorum
Beni şad et Şadiye'm başın için.."
Efendim yıllar yıllar sonra, Şadiye Hanım'la hısım olduk.. Kız kardeşim Serpil, Galatasaray Kulübü eski başkanlarından Saim Gogen'in oğlu Fethi ile evlendi.. Aileye dördüncü erkek kardeş gelmiş gibi oldu. Öyle harika, kafa dengiydi, benim asker arkadaşım..
80'li yıllar.. Erkekçe dergisini çıkarmak için İstanbul'a taşınmışım.. Serpiller de yazları Tuzla'ya geliyorlar.. Serpil "Şadiye Hanımla tanışmak ister misin" dedi.. "Hani Ada sahillerinde beklenen Şadiye Hanım.."
Fethi'nin halasıymış meğer.. Hanedan gelinlerindenmiş. New York'ta yaşarmış, üç beş kuruş emekli maaşı ile ve de kimseden yardım kabul etmeyerek.. Bütün kış parasını kuruş kuruş biriktirir, yazın bir ay tatile İstanbul'a gelirmiş. Yanında sandığı.. İçinde saraylı hanımın saraylı kılıkları.. Tarabya Oteline yerleşir, her gün saat beşte, o muhteşem kıyafetlerini giyer, otelin yol kenarı terasına iner ve denize bakarak çayını içermiş.. Hayatının en büyük mutluluğu yılda bir ay o beş çayları..
O Tarabya Otelini yıktık..
Şadiye Hala'dan kalan son hatıra da, geçen hafta cayır cayır yandı..
Bildiniz..
Galatasaray Üniversitesi..
Orası Tevfik Paşa Sarayı idi, aslında..
Tevfik Paşa da, Şadiye Hala'nın eşi..
***
Yanan saraya ağlayanların başında Fethi geliyor. Sadece Şadiye Hala'nın evi diye değil. O da ilkokulu orada yatılı okumuş. Galatasaray Başkanının oğlu başka okula gidebilir mi?.
"Ortada büyük salon vardı, yanan üçüncü katta.. O salonun ortasında iki insan boyu bir soba yanardı. Bütün katı o ısıtırdı. Birinci sınıflar, en küçükler salona en yakın yatakhanede yatarlar, en sıcak onlar olurlardı. Büyüdükçe yatakhanemiz sobadan uzaklaşırdı. Biz son sınıfta en uzakta yatardık ve tabii donardık" diye anlattı.
Yangından iki gün önce İstanbul'daydı Fethi.. Beşiktaş'tan Ortaköy'e gelirken, okulu işaret etti bana.. "Burdan ne zaman geçsem, çocukluğumu hatırlarım" diye..
İki gün sonra yandı çocukluğu..
Soba devrinde, yaramaz ilkokul çocuklarının yakamadığı Sarayı, kalorifer çağında profesörlerimiz eliyle, çıra gibi yakmayı başardık.