Sırf erkekler soyunuyor diye, sapına kadar erkek filmi Striptiz'i "Kadın" filmi sanan, "Bu bizim filmimiz, hadi koşun" diyen feministlerimiz ve kadın yazarlarımız bu filmi nasıl gözden kaçırdılar anlamak mümkün değil..
Son yılların en feminist filmi.. Şekil feminizmi değil, bizde yapıldığı gibi.. Özde..
Ve de hoş.. Çok hoş.. Bu sene izlediğim en keyifli filmlerden biri..
Amma velakin, sadece feministler değil, işletmeciler de fark etmemiş.. Bizim Muzo, Kanyon'a almamış, Astori'ya yollamış.. Filmi bir yıl sonra getirdikleri yetmiyormuş gibi, bir de saklamışlar sanki, kimse görmesin, duymasın diye.. Biraz da bunun için uzun uzun yazma karar verdim, salonda bizden başka dört seyirci daha görünce.. Oysa, haftalarca kapalı gişe oynayacak bir film var, ortada..
Mutlu Et Beni/ Hysteria'dan söz ediyorum..
1960'lı yıllardan itibaren feminizmin simgesi haline gelen vibratörün icadını anlatıyor film..
1880'li yıllar.. Victoria İngiltere'sindeyiz..
Kadınlarda yoğun görülen bir hastalık var..
Hysteria.. İsteri.. Yunanca "Rahim" anlamına Hyster'den türetilmiş bir ruhsal hastalık..
Görünüm, dengesizlik.. Eski Yunan ve Roma doktorları, rahimden kaynaklanan seksüel açlığın bu dengesiz ruh halini yarattığına inanıyorlar.
Tedavi yıllar boyu iki türlü..
Birincisi pratik.. Kadının ruhsal durumu çılgınlık derecesine gelmemişse, doktorlar hastalarını belirli sürede rahatlatıyorlar. Terime dikkat..
Orgazm sözcüğü yok. O devirde kadının orgazm olduğu düşünülmüyor bile.. Rahatlama işini uzman doktorlar, el masajıyla yapıyorlar.
Çok ağır hastalarda (!) radikal tedavi var..
Kadını seksüel bakımdan tahrik eden ve azdıran (!) klitoris ameliyatla çıkarılıyor..
İkinci tedavi vahşice.. Ama birincisi de kolay değil. Kadını rahatlatmak, bazen bir saati aşan bir süre masaj gerektiriyor.. Bu da doktorun masaj yapan kolunda ve bileğinde kramplara ve kronik sakatlıklara sebep oluyor..
Dr. Joseph Mortimer Granville, işte o sağ eli ve bileği sakatlanan doktorlardan biri.. O devirde yeni kullanıma giren elektriğe fevkalade meraklı, durmadan elektrikli aletler icat etmeğe çalışan bir arkadaşı ile, tarihin ilk vibratörünü icat ediyorlar.. Yapılan denemelerde, daha önce bir saate kadar süren, hatta zaman zaman başarısız kalan "Rahatlatma" tedavisi, bu alet sayesinde, beş dakikada üç defa gibi bir mucize yaratıyor.. ..ve 1960'lı yıllarda pilli örnekleriyle el çantasına girecek kadar küçülen ve Feminist devrimi başlatan vibratör icat edilmiş oluyor..
Klitorisin vücut dışında olmasını doğanın da feminist olduğu şeklinde yorumlayan "Kadını erkeğe muhtaç etmemek ve bağımlı kılmamak için orada" diyen feministler vibratörü simge yaptılar..
Gelelim filme..
İki diyalog nakledelim önce..
Hastalardan biri doktora "Tabii, koca bir evi tek başıma idare etmek kolay değil. Bu arada dört çocuk büyütüyorum. Hepsi harika çocuklar.. Kocam da çok iyi bir insan.. Çok çalışıyor.. Ama bir şey var doktor.. Bazı gece yarıları onun kafasını bir balta ile ikiye ayırdığımı hayal ediyorum" diyor..
Kahramanımız Dr.Granville'in birlikte çalıştığı patronu durumundaki doktorun, kendisini Londra gece kondularında yaşıyan zavallı kadınlara adamış, devrimci kızı ise bas bas bağırıyor..
"Evi temizlemek, yemek yapmak ve çocuk büyütmek.. İşimiz bu..
Hayır.. Kadın olarak bizim de haklarımız olmalı.. Üniversitede okuma hakkı.. Oy verme hakkı.. Erkeklerle eşitlik.. Kadınlara bu haklar verilir, eşit vatandaşlar olursak, İngiltere iki misli gelişir.."
Kadının cinsel haklarının bile olmadığı bir devirde bir genç kadın bu savaşı veriyor, düşünüyor musunuz?. ..Ve de bu genç, idealist, devrimci kadın rolünde Maggie Gyllenhaal, harika oynuyor..
Gerçekten harika..
Vibratörü, kadınları tedavi değil, kendi bileğini kurtarmak için icad eden genç doktorda ilk defa izlediğim Hugh Dancy de çok ok iyi.. Tüm kadro iyi aslında..
Film, yer yer göz yaşartan duygusal sahnelere de sahip ama genelde bir komedi havasında gelişiyor, çok ama çok ciddi şeyler anlatır ve kadınların tarih boyu neler çektiklerini naklederken.. Çok çok da iyi bir müziği var.
Vakti nasıl geçtiğini anlamayacaksınız..
Her şeyi ile o kadar güzel..
Özellikle kadın seyirciler kaçırmasınlar, ama aslında erkeklerin de görmesinde fayda var.. Günümüzde bile öğrenecekleri daha çok şey var çünkü..
Erkekçe'yi yönettiğim günlerden ve bize gelen özellikle "Kadın okur" mektuplarından çok iyi biliyorum!..
..Ve de son bir not.. Tıp bilimi İsteri'nin bir hastalık olmadığına, 1952 yılında karar verdi!.