Bir kulüp, bir adamın kişisel ihtiraslarına ancak bu kadar alet edilir. Bu kadar oyuncak yapılır..
O kulübün adı Fenerbahçe olursa, kopacak kıyameti tahmin edin.. Bugün daha işin başındayız..
Aziz Yıldırım'dan söz ediyorum.. Aslında tarihe "En başarılı Fenerbahçe Başkanı" diye geçecek, asıl onun heykeli dikilecekti, futbol konusundaki hırsı ve aklından çok önde giden ihtirası olmasa.. Ya da Fenerbahçe camiasında, yönetiminde, medyasında ona "Dur" diyecek birileri çıksaydı.
Kulübü nerden alıp nereye getirdiği tartılmaz.
Fenerbahçe'yi bu ülkenin en çok spor dalında, en çok kategoride, en çok sporcuyla, en çok şampiyonluklar kazanan kulüp haline getirmekle kalmadı. Tesis zengini de yaptı..
Ama bunlar onu tatmine yetmedi.. Aklı fikri futbolda, futbolu yönetmekteydi. Fenerbahçe'yi "O" şampiyon yapacaktı.. Sadece o!.. Ne bir hoca, ne bir futbolcu önüne geçebilirdi.
Tüm kararları o verecek, her emrine "He" diyen emir kulları da yerine getireceklerdi..
Fenerbahçe'nin başında olmak için her şeye razı Aykut Kocaman onun için ideal adamdı..
Futbolculuk yaşamında hem de Şampiyon olduğu gün Fenerbahçe'den kovulan, hocalık yaşamında ise çalıştığı hemen her takımı küme düşüren (İstanbulspor, Malatyaspor, Konyaspor, Ankaraspor) Aykut Kocaman, Yıldırım için ideal isimdi.. Renksiz, karizmasız, sevimsiz ve boyun eğici..
Azizsilin, Aykut döneminde icat edildi. Her şeye karışan, her işe burnunu sokan, soyunma odalarından eksik olmayan Başkan, kontrolü altına aldığı medya tarafından durmadan kurtarıcı, durmadan galibiyetin, zaferin ve her şampiyonluğun sahibi ilan edildi. Aziz Yıldırım öyle tutulmaz hale geldi ki, "Şike" skandalı patladı. Fenerbahçe'nin üzerine kâbus gibi çöktü. UEFA Fener'i Şampiyonlar Liginden ihraç etti. Daha ağır cezaları devreye giren Başbakan bizzat önledi. Federasyon da Fener'e ceza vermedi. Ama mahkeme Aziz Yıldırım'ı mahkûm etti.
Gerçek Fenerli bir başkan "Bugün üzerime düşen bir gölge var. Bu gölge ile Fenerbahçe Başkanlık makamına oturulmaz. Çünkü o makam kutsaldır. Yargıtay'da temizlenene kadar görevi bırakıyorum" derdi. Oysa Yıldırım "Kişilerin hataları kurumlara mal edilemez" diyerek Fenerbahçe'yi hem UEFA, hem de Türkiye'de kurtaran Başbakan'a kafa tuttu. "Fenerbahçe demek ben demek. Başkanı kurumdan ayıramazsınız" dedi. "Bana ceza verirseniz, Fenerbahçe'ye de vermelisiniz" demekti bu.. Yıldırım "Nasılsa Fenerbahçe'ye ceza veremezler. Politik olmaz. O zaman bana da veremezler, sıyırırım" taktiği güdüyordu.. Yani, kendisini kurtarmak için Fenerbahçe'yi ateşe atıyordu.
Kasımpaşa yenilgisinin ardından, artık utanan Aykut Kocaman istifa ettiğini açıklayınca, Azizsilin yeniden müdahale etti.
"İstifa yok. Alex gider, sen kalırsın.."
15 gün evvel heykelini diktikleri Alex'i kovmak ve emir kulu Aykut'la devam etmek büyük kumardı ama, Aziz Yıldırım'ın kaybedecek hiç bir şeyi kalmamıştı ki.. Düşeceği daha kötü bir durum yoktu nasılsa.. Bu kumarı rahatça oynayabilirdi. Gözünü kırpmadan Fenerbahçe'yi rulet masasına yatırdı.