Nasıl yanık, nasıl yürekten söylerdi Selda Bağcan, Aşık Ali Ercan'ın türküsünü..
"Güvenemem servetime malıma
Ümidim yok bugün ile yarına
Toprak beni de basacak bağrına
Adaletin bu mu dünya!."
Bugününüze, yarınınıza güveniniz var mı, doğru söyleyin.. Benim yok, çünkü..
Bu ülkenin adaleti bu olduğu sürece yok..
Yarın kapıma gelebilirler.. Beni alıp götürebilirler ve canları isteyene kadar içerde tutabilirler.. Ne ben, ne de başkası "Niye" sorusuna yanıt veremezken.. Hakkımda alınmış hiçbir mahkumiyet kararı yokken, yıllarca yatabilirim..
O zaman Selda Bağcan türküsünü yeniden söylemeli..
"Adaletin bu mu Türkiye?.."
***
Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, bu ülkenin Başbakanı, o Başbakanın yardımcıları, Adalet Bakanı, tüm muhalefet ayni konuda birleşti..
Hepsi tutukluluklardan, özellikle de uzayan tutukluluklardan rahatsızlar..
Ama " Özel" adı taşıyan savcı ve mahkemeler birbiri ardına tutukluluk kararı veriyorlar.. Türk Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası demek yeterince açık, yeterince net, yeterince özgür, demokrat ve insan haklarına saygılı değil..
Peki o zaman, Adalet reformu niye gecikir, MİT Müsteşarı, geçin tutuklanmayı, "İfade vermeye bile gitmesin" diye üç gün içinde yasa çıkaran ülkede..
Adaletin bu mu Türkiye?..
***
Yedi silahlı polis bir vatandaşı öldüresiye dövdüler. Resmen silahlı terör.. Resmen çete.. Sadece bireysel suç işlemekle kalmadılar, tüm polis teşkilatı üzerine gölge düşürdüler. Vatandaşın polisine güvenini sarstılar.
Özel savcılar, bir teki hakkında dava açtılar mı?. Özel mahkemeler bir tekini tutukladı mı?.
***
Beş taksi şöförü bagajlarında taşıdıkları sopa ve lövyelerle bir vatandaşı kan revan içinde hastanelik ettiler. İstanbul'un göbeği Taksim'de.. Bir "Sarı Çete" resmen terör estirdi. Bir mesleği lekelediler. Vatandaşı Taksim'e gitmeye korkar hale getirdiler.
Özel savcılar, bir teki hakkında dava açtılar mı?. Özel mahkemeler bir tekini tutukladı mı?.
***
Ankara'ya maça giden Galatasaray kız voleybol takımı bir benzincide, Fener forması giymiş magandaların saldırısına uğradı. (Hiç merak etmeyin tam tersi de olabilirdi. Yarın olur..) Eşek kadar adamlar, 15 yaşındaki kızları dövdüler. Bir holigan çetesi, özel "Sporda Şiddet Yasası"nı da çiğnedi, Türk Ceza Kanunu ile birlikte. Resmen terör estirdiler karayollarında ve bu ülke sporcu kızlarının seyahat etme özgürlüklerinin içine tükürdüler.
Özel savcılar, bir teki hakkında dava açtılar mı?. Özel mahkemeler bir tekini tutukladı mı?.
***
10 yaşındaki küçük kız yaya geçidinde kendisine yeşil yanmasını bekledi ve yürüdü. O sırada kırmızıya aldırmayan (Suç), ehliyetsiz (Suç) sürücü, 110 kilometre hızla (Suç) kıza çarptı. Bacağı kopan kız havada uçtu, ağır yaralı yere düştü. Sürücü yaralı kızı ölüme bırakıp kaçtı. (Suç).
Ve bu katil ruhlu serial suç makinesi, savcının talimatı ile "Serbest" bırakıldı.
***
Peki tüm bunlara karşılık, Özel Savcılar kimin tutuklanmasını istediler, Özel Mahkemeler kimi tutukladılar?.
28 Şubat'la ilgili soruşturmalar başladığında
Kemal Gürüz yurt dışında tatildeydi. Bir yığın insan göz altına alındı. İçlerinde Gürüz'ün yardımcının da olduğu bir bölümü tutuklandı. Gürüz yurt dışından aradı ve "Pazar günü dönüyorum" dedi.
Döndü. Pazartesi günü kendi ayakları ile Adliye'ye gitti ve ifade verdi.
Yani,
başına gelecekleri bile bile yurda dönüp, kendi isteği ile savcılığa giderek, "Kaçma" diye bir niyetinin olmadığını kanıtladı.
Yıllar önce emekli olduğu, YÖK şimdi tamamen ona karşı olanların elinde bulunduğu için herhangi bir şekilde delilleri karartma ihtimali de yoktu.
O zaman "Niçin tutuklandı" sorusuna "Hukuksal" yanıt verecek bir, tek bir uzman çıkar mı, bana yazacak ve içimdeki "Yarın" korkusunu yok edecek?.
Ya da tek bir "Vicdan" çıkar mı "Tutuklama" kararını içine sindiren..
Yargılarsınız.. Mahkum edersiniz.. Cezasını verirsiniz. Çeker.. Bu "Adaletin yerini bulması"dır.. Kimse bir şey diyemez.
Ama masumiyet karinesi gereğince, suçu kesinleşene kadar "Masum" olan bir insanı, hukuksal ve vicdani hiç bir tatmin edici sebep yokken hapse tıkarsanız, kaç gün, kaç ay, hatta kaç sene sonra çıkacağını hiç kimse bilmezse, o ülkede yaşayan insanlar yarınlarından nasıl emir olurlar?.
Bugün "28 Şubat" diye hesaplar sorulur, insanlar paldır küldür içeri atılırsa, yarın da, bugünleri yargılayacaklar "Sıra bizde" diyecekler çıkmaz mı?.
O zaman bu ülkenin aydınlığa çıkması mümkün olur mu?.
Her gün masamda "Bugün son yazımı mı yazıyorum acaba" diye oturuyorsam, bu ülkenin demokrat, bu ülkenin liberal, bu ülkenin insan haklarına ve ifade özgürlüğüne saygılı, bu ülkenin yarınlarına güvenle bakan insanlar Türkiyesi olduğuna nasıl inanırım, Sayın Başbakanım?.
İnsanları "Kaşının üstünde gözün var" diye tutuklayarak, 300 kişilik hapishaneye bin kişiyi sardalya gibi dolduran ülkede, 13 mahkum faciada ölünce "İstifam ne işe yarar" diyen, diyebilen Adalet Bakanınıza bir emir lütfetseniz de, sizi hem de nasıl rahatsız ettiğini, hem de defalarca açıkladığınız şu "Tutukluluk" işini düzenleyecek Adli Reform yasasını artık çıkarsa.. Ben, adil, ben güvenli bir ülkede, özgür ve korkusuz gazetecilik yapmak istiyorum, tam 55 senedir!..
İlle gözüm açık mı gitmeli?..
Ya da "Yarın" beni götürmeliler mi?.