Yani bir program bu kadar mı güzel olur?.. Yoo.. Merak etmeyin. Daha seyretmediniz..Yayınlanmadı ki.. Bu gece yayınlanacak.. Bir de pazar sabahı..
"Yaşamdan Dakikalar!.."
"Hıncal dağıttı. Artık kendi kendini övüyor" demeyin sakın..
Bir defa bu programda ben pek yokum.. (Onun için bu kadar güzel oldu belki de..)
Bu programda son zamanlarda olmadığı kadar Sunay var.. Nihayet!.. Nebil'in Oscarlık mini videoları var.. Hele bir Kenan Işık/ Meral Okay diyalogu var ki, arşivinden..
..Ve de.. Bu programı benim için doyulmaz yapan "Nazım" var.. Tüm dünyada tanınan adıyla Nazım.. Sadece Nazım. Ötesi yok..
Büyüklerin, çok büyüklerin isimlerinin ötesi yoktur zaten..
Kaç defa yazdım bu anekdotu.. Pek severim..
Oyun bitmiş. Sarah Bernhardt gene harikalar yaratmış. Perde kapanmış ama koro halinde çığlıklar bitmiyor..
"Sarah!.. Sarah!.. Sarah!.."
Sarah, seyirciyi selamlamak için sahneye yürümeden önce, kuliste etrafını saran kutlayıcılarına dönüyor.. "Bu sesi iyi dinleyin.. Doğduğumda bir soyadım vardı... Ben ona bir ad ekledim.."
Ne mutludur, o soyadına ad ekleyebilenlere..
Konuk olarak Metin Belgin'le eşi Hümay Güldağ'ı davet ettik bu hafta.. İkisini de Devlet ve Şehir Tiyatroları sahnelerinden tanıyorum ama asıl sevgim, İş Sanat Şiir Gecelerinde başladı.. Bana sorarsanız, her biri "Yılın Sanat Olayı" denecek kadar güzel geceler.. (Bu pazartesi ekip gene İş Sanat'ta.. Sezonu kapıyor. Ama sürpriz. Şiir değil, Sait Faik'ten öyküler okuyacaklar bu defa..)
Konuklarımıza her hangi bir performans dikte ettirmiyoruz. Ne isterlerse o..
O şiir gecelerinden bir şeyler sunarlar diye bekliyoruz.
Bir harika sürpriz yaptı Metin..
Devlet Tiyatrosunda bir Şiir Gösterisi sunuyorlar bu sezon Hümay'la.. Bir perdelik şiirsel oyun da diyebilirsiniz..
"Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni.."
Nazım'ın Aşk Şiirlerinden seçmiş Metin dizeleri.. Hem Nazım'ı hatırlatıyorlar.. Hem de günümüzde artık unutulur olan aşkı, sevgiyi, özlemi, hasreti..
Hümay, İstanbul hasretini anlattığı dizeleri okurken resmen ağladım..
Vatan böyle mi özlenir?..
..Ve de en sevdiğim aşk şiirlerinin başında gelir, Tahir ile Zühre..
"Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık
Yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden
Tahir olmak da ayıp değil
Zühre olmak da
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil..."
Nazım'a da, Metin'e de isyan geldi bu defa içimden..
"Ne bu yani" dedim.. "Amasya'dan Kaliforniya'ya ne elmalar sevdim ben.. Bir elma da beni sevseydi, yıkılır mıydı dünya?.."
..Ve Mustafa Balbay'ın bir el yazısı mektupla Yaşamdan Dakikalar'a hapishaneden yolladığı son kitabını konuşurken, Hümay araya girip bir daha ağlattı beni..
"Bugün pazar...
Bugün, beni ilk defa
Güneşe çıkardılar.
Ve ben, ömrümde ilk defa
Gökyüzünün
Bu kadar benden uzak,
Bu kadar mavi,
Bu kadar geniş olduğuna şaşarak,
Kımıldamadan durdum
Sonra, saygıyla toprağa oturdum,
Dayadım sırtımı duvara.
Bu anda;
Ne düşmek dalgalara,
Bu anda;
Ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak,
Güneş ve
Ben...
Bahtiyarım..."
..Ve Önder Bali vardı piyanoda gene.. Bu musikisi zaten kendi içinde gizli muhteşem dizelere eşlik eden..
Ne prova yaptılar Belginler'le, ne konuştular.. Onlar okurken, anında içinden geleni çaldı, Önder Ağabey ve nasıl harika çaldı..
Yaşanmaya değer dakikalar yaşadık bu hafta!..