Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Klasik gitarla hayaller..

Boğaziçi Albert Long Hall'de gene enfes bir Akdeniz Gecesi düzenlemişti Evin.. (İlyasoğlu).
Bu sene İlkbahar programına Akdeniz Yolculuğu adını koymuş, Usta!.. Genç bir kadına "Usta" derken bir durdum.. Ama Usta Evin.. Gençlere müziği sevdirme işinin ustası.. Ne güzel bir misyon.. Ayşe Tuğ'un yaptığı o dünya tatlısı programa bir daha baktım.. Yavaş yavaş sona geliyoruz. Üç konser kalmış topu topu.. Ayşe'yi sordum Evin'e.. Güzel Sanatlardan yeni mezun bir genç tasarımcıymış.. Programın fonuna, yeşile çalan (Enfes bir renk, nerden bulmuş) dalgalar arasından fırlayan yunuslarıyla Akdeniz'i yerleştirmiş.. Tepeye de bir gemi kondurmuş.. Kağıttan yapılmış bir gemi.. Kağıt, nota kağıdı..
Ve tabii, kayığın sereninde Boğaziçi amblemi, bayrak yerine.. Ve altında, dalgalara yaslanmış sörf yapan harflerle "Akdeniz Yolculuğu.."
Bir afiş, bir anlamı bu kadar güzel, bu kadar sıcak, bu kadar sevimli ifade eder.. Yolculuğun son duraklarından biri İtalya.. İki İtalyan klasik gitarist, Matteo Mela ve Lorenzo Micheli, tek başlarına yaptığı üne, ortaklığı da katmışlar.. Soloduo diye bir ikili kurmuşlar.
Konser baştan aşağı, ikili gitar üzerine kurulu..
Rossini'nin Sevil Berberi uvertürünün iki gitar için çok özel ve güzel düzenlemesinin daha ilk notalarında daldım gittim..
Benim klasik gitarla tanışmam Doğan Canku'yladır.. Modern Folk olarak en güzel anlarımızı dost toplantılarında yaşardık. Harika bir yemek yenir, ardından çocuklar sazlarını ellerine alıp en güzel Modern Folk şarkılarını söylerlerdi.. Etraf hayran genç kızlarla dolu.. O zaman Nihal ve Semra yok daha.. Ekibin çapkınları, Ahmet ve Selami, gelenlerle özel ilgi zamanına hükmettiklerinde Ahmet anons yapardı.. "Şimdi Doğan Canku ve onun İspanyol gitarı.."
Onlar bahçenin loş köşelerinde kaybolurken, Doğan'ın parmakları gitarı okşamaya başlardı..
Albeniz çalardı.. Asturias çalardı.. Mest olurdum.. Doğan dünya çapında bir klasik gitarcı olurdu, o yolu seçseydi.. Ankara'da diplomatik misyonun davetli olduğu bir gecede çalmıştık. Birisi yanıma geldi. İspanyol sefiri imiş.. Bana "Yarın uğrayabilir misiniz" dedi. Kalktım gittim ertesi gün..
"Geçen hafta Cumhurbaşkanlığı Senfoni Salonunda bir Yunanlı klasik gitaristi dinledim. Felaketti. O adam dünyayı dolaşıyor.. Sizin bu genç gitarcı sanki İspanyol kanı taşıyor.. Öyle bir ruhla çalıyor ki, olmaz böyle şey.. Ona Madrid Konservatuarında klasik gitar bursu teklif ediyorum" dedi..
Nasıl sevinçle fırladım sefaretten. Hemen Doğan'a telefon..
Geldi.. Sefirin teklifini heyecanla anlattım.. 10 saniye düşünmedi.. "Ekselanslarına benim adıma teşekkür et, Boss" dedi.. "Ben İspanyol gitaristi değil, Modern Folk Üçlüsü gitaristiyim.." Soloduo parçadan parçaya geçerken, gözlerimi kapayıp, hayalden hayale geçtim ben de..
..Ve de klasik müziğin dünya durdukça duracak en romantik parçalarından Clair de Lune/Ay Işığı/ Debussy çalarlarken, ben aya varmıştım bile..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA