Düşmanı Korurken /Safe House uzun süre ekranlarda, son yıllarda da, sinema salonlarında keyifle izlediğimiz CIA dizilerinin arasına her nasılsa karışmış bir film..
"Her nasılsa"sı, filmin içeriğinden.. Başta Tom Cruise Görevimiz Tehlike'de tanıdığımız ajanlar hep vatanları için ölümü göze alan kahramanlardı..
Kendilerine verilen özel ve sınırsız yetkiler ve özel sınırsız silah ve teknolojik imkanlarla, sadece Amerika'yı değil, dünyayı da korurken, hemen her sahnede de, hayatlarını tehlikeye atar, ölümle burun buruna yaşarlardı..
Çünkü yapacakları iş, aslında imkansızı başarmaktı ve bu sadece alet, edavat ve yetkiyle olacak şey değildi.
Safe House'da da CIA ajanlarını izliyoruz.. Görevleri gene tehlike.. Gene her an ölümle karşı karşıyalar.. Filmin hemen her sahnesinde ölüyorlar, öldürüyorlar..
Öyle ki bir ara, birlikte izlediğim Ünal'a "Bitiyor galiba, çünkü ortada oyuncu kalmadı pek" dedim.. Öylesine tehlike görevleri ama bir önemli fark var bu defa.. Filmi "Her nasılsa" yapan o..
Bu defa ajanlar, vatanlarını ve dünyayı kurtarmak değil, keselerini doldurmak ve "Sıyırmak" için ölümü göze alıyorlar..
Öyle bir toz duman oluyor ki ortalık, kim hain, kim vatansever belli değil.. Öylesine geniş boyutlara ulaşmış ki, üç kağıt, Güney Afrika Cumhuriyeti'ndeki çaylak ajandan, Washington'daki 1 Numaraya kadar, kim iyi, kim kötü, kim hain, kim vatansever, kim rezil, kim namuslu belli değil..,
Kim, kimin ve neyin peşinde, niçin?. Kim, kimi niye öldürüyor?. Kim, kimi satıyor?.. Kim kaçıyor, kim kovalıyor?.
Film bir defa çok ama çok iyi çekilmiş bir aksiyon filmi.. Hani Atilla Dorsay "Tür filmleri" diyor ya.. "Aksiyon türü için genel ders" diyebilirsiniz öylesi.. Nefes kesen aksiyonu olmayan sahne yok.. Kalabalık Cape Town caddelerindeki kovalamacalardan, CIA'ın Güvenli/Safe Evlerine yapılan kanlı baskınlara, bir fırtına esiyorki film boyu, sormayın gitsin... Başta Denzel Washington tüm oyuncular, hele de gizemli katil çetesinin başı rolündeki Lübnan asıllı Fares Fares dahil, herkes harika olunca..
Amma velakin bu sahneleri nefes nefese izlerken, bir yandan da beyniniz çalışıyor..
Bir gizli istihbarat örgütüne, bu kadar özel yetki verilir ve bu kadar denetimsizlik zırhı giydirilirse ne olur?.
O yetkiyi alanlar ve verenler güvenilir insanlar oldukça sorun yok.. Peki ama ya bir gün aralarına bir çürük diş karışırsa..
Bu çürük tepeden başlayıp tabana yayılırsa, o koskoca örgütte, kimin eli kimin cebinde anlaşılmaz hale gelirse ne olur peki?.
Ne olacağını gidin, bu filmde izleyin..
Tam da, MİT günümüzün baş konusu olduğu ve MİT'i yargı denetiminden çıkaran tasarı yıldırım hızı ile Meclis'ten geçip yasalaştığı günlerde bu filmin vizyona girmesi ilginç bir tesadüf..
İstanbul'da dinlenen (Tekrar geçmişler olsun) Sayın Başbakan, fırsattan istifade, Türkiye'nin gelmiş geçmiş en görkemli aksiyon filmi olduğu söylenen 1453'ü evinde izlemiş ve beğenmiş..
"Düşmanı Korurken/ Safe House"ı da izlemeli. Onu da beğenecektir, sanırım..
Aksiyon filmlerini sevdiğine göre..
