AKM, 2013, 29 Ekim'inde kapılarını yeniden açacak.. İşe bakın ki, olabilecek en kötü çözüme alkış tutanlar arasındayım bugün..
Olabilecek en kötü çözüm.. Çünkü, AKM, tamir edilip eski haliyle açılıyor. Eski hali, İstanbul gibi bir metropol için utançtı..
On para etmez bir yapıydı. Dış görünüşünün mimari açıdan hiç bir özelliği ve güzelliği yoktu. İçi ise tam felaket..
Akustiği olmayan bir koca salon düşünebiliyor musunuz?. Yana bakan oyuncunun sesini ön sıradan duymak mümkün değil..
Giriş bir felaket. Nasıl baştan savma, nasıl işlevsiz..
Böyle bir Kültür Sarayı'nda yapılacak galalar için doğru dürüst salonlar yok. Derme çatma bir kulis..
Ana salon dışında güya dört salon daha var, hiç biri işe yaramaz..
Bir Kültür Sarayı'nın olmazsa olmazı galeriler var, ama sekizinci katta ve tek ulaşım yolunuz 8 kişilik bir asansör, düşünebiliyor musunuz?.
İnsanları temsil dışında oraya getirecek tek özelliği yok.
Bu rezilliği kökünden çözmeye kararlıydı, Kültür Bakanı Atilla Koç.. Ama makam ömrü yetmedi bu devrimi yapmaya..
İstanbul Belediye Başkanlığı yapmış, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan kollarını sıvadı. Buraya, tıpkı Sydney Operası gibi, İstanbul'un simgesi yepyeni bir anıt bina yapma kararı verdi. Otopark yer altına alınıp, o arsa da eklenecek, ortaya çıkacak büyük alana yeni AKM için Uluslararası Mimari Yarışması yapılacaktı.
Ama kerametleri kendilerinden menkul bir takım adamlar, dava açtılar. Yürütmeyi durdurma kararı aldılar. O proje yattı.
Bu defa Kültür Bakanı Ertuğrul Günay "Tamam" dedi.. "Bina aynen kalacak..
Ama içindeki yanlışları düzelteceğiz. Eksikleri gidereceğiz. Binayı sadece temsil gecelerinde kapılarını açan bir yer olmaktan çıkarıp, 24 saat yaşayan, insanların boş saatlerinde gelecekleri bir 'Yaşam Yeri' yapacağız" dedi.. Paris Pompiodu Kültür Merkezi gibi.. AKM Mimarı Hayati Tabanlıoğlu'nun oğlu Murat da mimardı ve günümüzün en önde gelen tasarımcılarından biriydi. Onunla el ele verdi ve harika bir plan hazırladılar. Finansman da hazırdı.
İstanbul Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, başbakanın talimatı ile 75 milyon lira ayırmıştı. Ama hani o kerametleri kendilerinden menkul bir takım adamlar, gene dava açtılar. Ne acıdır ki, yargı gene dosya üzerinden "Yürütmeyi durdurma" kararı verdi. O proje de yattı. İstanbul, opera çukuru olmayan Avrupa Kültür Başkenti olma utancını yaşayınca Ertuğrul Günay "Lanet olsun" dedi.. "Açalım da nasıl olursa olsun açalım.."
İçinde, dışında taş oynatmadan "Tamirat" kararı verildi. Ama bu sırada Avrupa Kültür Ajansı'nın süresi sona ermiş ve tasfiye edilmişti. Artık para yoktu.
Günay, tamirat için sponsor aramaya çıktı ve sonunda buldu..
Sabancı Ailesi..
Sabancı ailesi bu işe niye girdi?..
Galiba biliyorum..
Nur içinde yatsın, Şakir Bey'le (Eczacıbaşı) el ele vermiş, zamanın başbakanı Bülent Ecevit ve onun Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın gadrine uğrayan Ayazağa Kültür Merkezi'ni tamamlayabilmek için sponsor bulmaya uğraşıyorduk.. Bir gün, Hasan İnsel doktorum anti aging (Geriye yaşlanma) konulu bir konferans veriyordu. Beni de çağırdı. Gittim ki, Sakıp Ağam da orda.. Beni yanına çağırdı. Oturdum. Elimi elinin içine aldı.. "Ayazağa için nasıl çırpındığını biliyorum. İçin rahat etsin. Şakir'le konuşacağım. Onu ben bitireceğim" dedi..
Ama ömrü yetmedi Ağamın..
Cenazede Şakir Beye çifte üzüntümü anlattım.. "Sakıp Ağa gitti, ama Ayazağa bitecek" dedi.. " Sakıp Ağa ağırlaşınca bana 'Merak etme, bana bir şey olsa da vasiyet ettim, ailem Ayazağa'yı bitirecek' dedi. Şu acı hava biraz hafiflesin, aileyle konuşur çözeriz" dedi.
Ama orda kaldı. Böyle bir vasiyetin olmadığı falan söylendi.. Ardından Şakir Beyi de kaybettik.. Ayazağa, şimdi temeline kadar yıkıldı. Yeniden yapılacak, yapılabilirse..
Ama sanırım Güler Sabancı, işte bu sebeple amcasının adına AKM'yi yeniden açmaya gönüllü oldu..
Büyük Salona "Sakıp Sabancı" adının verilmesi koşuluyla..
Doğrusu da o.. Bu yardımın temelinde Sakıp Ağamın olduğunu, ben şahsen biliyorum..