Yaşamdan Dakikalar'da reklam arası verirken, masaya bir tabela gelir.. Üzerinde dizeler yazılıdır.. Biri kaldırır, öbürü okur ve "Ara!.."
Bu salı Özlem yazdığı tabelayı Nebil'e getirdi.. Nebil bana doğru kaldırdı. Okudum içimden önce ve güldüm.. Sonra Nebil'e "Niye Sunay'a değil de bana gösterdin.. Bilerek mi seçtin beni" dedim.. "Son günlerde yakınlarıma, yalanlarından dolayı sitem ederken hep, ısrarla ve inatla 'Yalanınıza kızmıyorum.. Söyleyin, ama söylerken benim zekama hakaret etmeyin.. En aptal yalanı söyleyip inanmamı beklerseniz, bu benim gerzek olduğumu düşündüğünüz anlamına gelir. Ne olur inanabileceğim bir yalan bulun' diyorum, ama akıllarına ilk gelen yalanı söylemeye devam ediyorlar.."
Gülüştük.. Reklam arasına girdik.. Sunay "Hıncal hocam, bu konuyu yazdın mı köşende?. Ben mi kaçırdım" dedi..
"Yazmadım" dedim..
O zaman "Yaz" dedi..
Etrafımdaki en palavracı kişi Ertekin'dir, mesela. Dünya bilir sallamalarını.. En kolay söz veren insandır. Tutmayacağını bile bile verdiği için, düşünmez bile "Ya yapamazsam" diye.. Sonra "Niye" diye sorduğumda aklına ilk gelen özrü sallar..
Ona kaç defa dedim, bilmem.. "Yahu sallarken bir düşün ne olur.. 'Buna Hıncal inanır' de, ondan sonra söyle.. Bu dediğine inanmamı nasıl beklersin.. Beni gerzek yerine koyduğunun farkında mısın?.."
Sonra baktım.. Bir yığın insan ayni kafada.. İnsanın en kolay ürettiği şey özür günümüzde.. Sözlerini tutmuyor, yapmaları gereken şeyi yapmıyor, yanlış yapıyorlar.. Olur.. Hata insanın doğasında var.
"Neden" sorusuna "Özür dilerim" deseler mesele bitecek.. Hayır.. O an akıllarına gelen bir yalanı sallıyorlar, benim de tepem atıyor.. Hepsine de anlatıyorum..
"Bu aşırı kızma sebebim yalan söylemeniz değil, beni aptal yerine koymanız!.."
Yahu özür yaratmak dünyanın en kolay işi.. Hiç zahmete girmeden yüz tane bulabilir sıradan insan.. Buluyorlar da.. Ama orda işte, yüz özür bulurken, bi zahmete gir hiç değilse.. İçlerinden inandırıcı olanı seç ki, karşındakini ahmak yerine koyduğunu ilan etme..
Yalanı kimse sevmez.. Acaba öyle mi?.. Hep öyle mi?..
İnsanın inanmak istediği yalanlar yok mu?. Özlem'in getirdiği tabeladaki Özdemir Asaf tam da oraya, hem de nasıl kanatırcasına dokunmuş işte..
"Beni öyle bir yalana inandır ki
Ömrümce sürsün doğruluğu.."
Öyle bir aşka düşmüşsündür ki, bilirsin onun sana karşılık vermesi mümkün değildir.. Sevse, bir zamanlar sevmiş olsa bile kavuşmanız imkansızdır artık..
Onun seni uzaktan sevdiğini hayal etmek bile, geceleri yapayalnız uzandığın yatağı ısıtabilir.. İmkansız olduğunu bilsen bile "Umut" yaşam sevinci verir sana..
Hele o yataktaki yastıkta, Sunay'ın enfes dizelerindeki gibi, "Giderken yanına almadığı, başının bıraktığı çukur" varsa..