Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

İyimser.. Kötümser.. İyimser..

Ünlü Karadeniz anekdotunu bilirsiniz.. Dursun arabasının sol sinyalinin çalışıp çalışmadığından şüphe etmiş. Temel'e "Arkaya geç, sol sinyale bak, çalışıyor mu" demiş. Temel geçmiş arabanın karşısına "Ver sinyali" demiş, Dursun'a.. Sonra bakmış arabaya..
"Yanıyor.. Yanmıyor.. Yanıyor.."

***

Salı sabahı gazetemi kapıdan aldım. Kahve fincanımın durduğu masaya yayarken manşete baktım..
Sürmanşette Başbakan Erdoğan'ın fotoğrafı.. Yanında tırnak içinde sözleri..
"Başbuğ tutuksuz yargılanmalı." Alt başlık daha da güzel.
"Tutuksuz yargılanma yolu, bizim her zamanki arzumuzdur.."
Nasıl bir sıcaklık hissettim içimde.. Nasıl keyifle uzandım kahveme.. Son zamanlarda iyice kaybeder olduğum yaşama keyfi ve heyecanım dönmeye başladı sanki..
İşe nasıl neşeyle geldim, bilemezsiniz.. Öyle iyimserdim..
İçimde kaldı. Yerime oturup yazıma başladım ki, karşımdaki haber ekranına alt yazı yansıdı.
"Savcı, 3 yıldır tutuksuz yargılanan Tolon Paşa'nın tutuklanmasını istedi.."
Bir kaç saat sonra da arkası geldi.. "Mahkeme Tolon'un tutuklanmasına karar verdi."
Sabahki iyimserliğim, kötümserliğe dönüştü bir anda.. Hayır mesele Tolon Paşa'nın üç yıl sonra tutuklanması değil, bu ani ve yıldırım hızı ile çıkan kararın zamanlamasıydı. Başbakanın sözleri manşetlerde daha ıslak mürekkeple dururken, bu ülkenin iki insanından birinin oyunu almış en güçlü adamının "Tutuksuz yargılanma yolu, her zamanki arzumuzdur" dediği gün alınmış bu karar, bir tesadüf mü, yoksa, birilerinin başbakana cevabı mıydı?.
Mahkeme, Tolon Paşa kararına gerekçesini açıkladı..
"Suçlu olduğuna dair kuvvetli yeni deliller.."
İşte en önemli nokta bu.. Ceza Hukuku'nun temeli, demokratik ceza hukukunun özü açısından en önemli nokta bu..
"Bir insanın suçluluğu hakkında kuvvetli deliller bulunması" ifadesi yasaya "Her şüpheliyi tutuklayın" diye değil, tam tersine hakkında şüphe olmayan insanların keyfi kararlarla tutuklanmasını önlemek için konmuştur.. "Kuvvetli şüphe yoksa tutuklayamazsın" demektir.
Tutuklanmanın "Gerek" şartıdır kuvvetli şüphe. Ama "Yeter" şartı değildir.. Öyle olsa, her şüphelendiğini tutuklar, bu tutukluluğu hatta 10 seneye kadar uzatıp, fiili cezaya çevirir, yani şüphe üzerine ceza vermiş olurdun.. Bu da demokratik hukukun temeli "Kanunsuz ceza olmaz" ilkesine aykırı olurdu.
Şüphe üzerine tutuklama "Ben seni her ihtimale karşı içeri alayım" demektir ve çağdaş ceza hukukunda yeri yoktur. Belki İran'da.. Çin'de.. Ama Türkiye'de değil.. Olmamalı..
Kuvvetli şüphe, tutuklamanın vaz geçilmez gereğidir. O kadar.. Tutuklama işinin hukuksal tamamlanması için iki önemli "Yeter" şart gerekir..
Dışarda kalırsa delilleri karartma ihtimali..
Dışarda kalırsa kaçma ihtimali..
Tolon Paşa üç yıldır dışarda.. Kaçtı mı?. Kaçmaya teşebbüs etti mi?. Kendisi hakkında verilen tutuksuz yargılama kararında yapması istenenlerden bir tekini geciktirdi mi?. Bulunması istenen her yerde, istenen gün ve saatte hazır olmadı mı?. O zaman bu "Yeter" şart yok.
Öteki var mı, peki?. Dışarda delilleri karartma ihtimali..
Bizzat savcı iddia ediyor ve mahkeme kabul ediyor ki, "Üç yıl içinde yeni deliller bulunmuş.." Demek ki, dışardaki Tolon Paşa'nın delilleri karartması da söz konusu değil ki, bu yeniler bulunmuş. O "Yeter" şart da mevcut değil.
O zaman tutuklama niye?.
Günü uyandığımdan daha kötümser kapadım..
Ertesi gün, ekrana gene alt yazı yansıdı..
"Başbakan Adalet Bakanı ile özel görüşme yapıyor.."
Hatırladım. Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, tutuklu Prof. Milletvekili Mehmet Haberal'ın hasta annesini ziyaretine izin verilmesini istemiş, Başbakan da Adalet Bakanı'na "Ne gerekirse yapalım" demişti. Bakan yanıtı ertesi gün verdi. "Mevcut mevzuat içinde bir şey yapmak mümkün değil.."
Başbakan "O zaman mevzuatı değiştirin" dedi.. Haberi dün aldık.. Meclis Anayasa Komisyonu Prof. Haberal ve benzerlerinin hasta yakınlarını ziyaretlerine izin verecek yasayı kabul etmiş. Meclis'te oylamanın eli kulağında.. Yani.. Başbakan isterse oluyor.. Hem de hızla..
Bir gün evvelki olayların hemen ardından Başbakanın yeniden Adalet Bakanı ile görüşmesinin konusunun ne olabileceğini düşündüm. İçim yeniden ısınmaya başladı. Akşama doğru, AKP'nin baş hukukçularından ve Genel Başkan Yardımcısı Bekir Bozdağ "Tutuksuz yargılama esas olmalıdır" dedi. Ayni saatlerde, AKP'nin saygın ve sevilen isimlerinden, hayli ağırlıklı Bülent Arınç "Milletvekillerinin yeri tutukevleri değil, Meclis'tir" konuşmasını yaptı..
Geceyi gene "İyimser" kapadım..
Sabah uyandığımda, gazetem ve kahvem gene önümde.. Yavuz Donat'ı okuyorum. Yavuz Manisa'da.. Seçimde 5 AKP, 3 CHP, 2 MHP çıkaran bir "Mozayık" ilimiz. Donat, bu oyların aynen yansıdığı İl Genel Meclisi'nin AKP'li başkanı ile konuşuyor.
Başkan "Eski defterler kapansın, bir Beyaz Sayfa açılsın bu ülkede" demiş, Yavuz'a..
İçlerinde benim de olduğum milyonlara tercüman olarak..
Bu ülkenin üzerine kâbus gibi çöken kara bulutları kaldıracak, insanları sabah uyanmaktan korkar hale getiren kötümserliği yok edecek bir Beyaz Sayfa..
Başbakan'ın Adalet Bakanıyla yaptığı görüşmenin özünün bu olduğunu düşünüyor, öyle olmasını diliyorum..
İlk görüntülere bakılırsa..
Galiba haklıyım..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA