GALATASARAY'IN ikinci golünde Baros'u dikkatle izleyin.. Bilhassa yavaş çekimde.. Top kalenin sağından Ujfalusi'nin kafasından sol direğe doğru şandellenirken, Baros atak yapıyor. Liverpool'u rakibi bu atağı önce vücudu ile engellemeye çabalıyor. Baros düşmüyor, atağını sürdürüyor, rakibinin önüne geçiyor. O zaman Liverpoollu arkasından çekip durdurma ve indirmeye çalışıyor. Baros silkeliyor ve müthiş bir hırsla topla buluşup, kafayla ağlara yolluyor..
Nerden baksanız bir iki saniyelik bir iş.. Ama bu bir iki saniye bile, Terim farkını göstermek için yeterli..
Baros geçen yıllarda bu muydu?. Rakibi yanından hızla geçse, kendini yere atar, hakemden penaltı ve kırmızı kart beklerdi. Amacı gol atmak değil, rakip eksiltmekti. Bunun için hakemi aldatmaya baş vurur, kendi kart görürdü.
Geçen yılki Baros, top sağdan yükseldiğinde olduğu gibi kendini yere atmıştı. Terim'in Baros'u ayakta kaldı ve golü attı..
Çünkü Terim "Senin ölün oynar" diyenlerden değil.. Terim "Hak edersen forma giyersin" diyenlerden. Yıllanmış Baros da, bu yıl gelen Elmander de, formanın aslanın ağzında olduğunu anladıklarını Liverpool önünde gösterdiler.
Galatasaray'ın takım olarak futbolu da sezon başında çok umut vericiydi. Anlamsız geri paslar kalkmış.. Takım savunmayı ilerde kurup, hızla hücuma çıkıyor. Üç pasla gol pozisyonlarına girilen harika akınlar izledik. Top rakipte olduğu zaman kurulan inatçı ve ısrarlı press de müthiş..
Hocam, eline sağlık..