EFENDİM gündeme bir de Beyoğlu düştü.. Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan kaldırımlara atılan masa ve sandalyeleri hem de gaddar, mesela müşteriler otururken kaldırtıyormuş..
Ben oldum olası, bulvar kafe ve restoranların kentin güzelliği olduğuna inanırım. En sevdiğim kentlerin başında Paris ve Viyana'nın gelmesi, bu iki şehrin kafesiz kaldırımının nerdeyse olmayışından..
Şimdi Beyoğlu'nda kıyamet kopunca, gözler bana da çevrildi. Benden tepki bekleniyor. Bir şey yazmadım. Çünkü bilmiyorum. Ben Beyoğlu'na, yeni Beyoğlu'na ısınamadım. Mecbur kalmasam gitmiyorum. Bu yüzden orada neler olduğunu görmedim. Çok inandıklarımdan gelen haberler de çelişkili..
"Beyoğlu yok ediliyor" diyen de var, bazı kafe ve restoranların "Vur" deyince öldürüp, insanların yürümesini de engelleyen bir yayılma yaptıkları için bu muameleyi hak ettiklerini söyleyen de..
Şimdi "Bu Ramazan yaklaşırken, içki satan yerleri yok etmeye yönelik bir harekettir" diyenlere kesinlikle katılmıyorum, çünkü Ahmet Misbah Demircan'ı tanıyorum. O böyle şey yapmaz..
Peki yaptığı ne o zaman, polis, jandarma ile gelip insanlar otururken masa kaldırmak, podyum sökmek?.
O bizim 40 yıllık hastalığımız. Düzenleme gerekti mi, kolaya kaçar yasaklarız..
Tansu Çiller kumarhaneleri bir gecede yasaklayıp, bu ülkenin turizmine, döviz girişine, istihdam gücüne en büyük darbeyi vurmadı mı?.
Beyoğlu Belediyesinin uygar başkanı Ahmet Misbah Demircan'ın "Uygar" bir dengeyi bulacağı inancımı sürdürüyorum.