Galatasaray Kongresi öncesi mevcut üç aday üzerine yorum yapmaktan ısrarla kaçındım. Çünkü kafamdaki soru işaretlerinin çokluğu yüzünden, yürekten desteklediğim tek kişi yoktu.
Mehmet Helvacı'yı desteklemem söz konusu değildi. Bırakın başkan adaylığını, onun yedek üye diye yer aldığı bir liste bile "Hayır" demem için yeter.
Turgay Kıran'ın listesi o kadar zayıftı ki, bu liste ile, Sevgili Turgay dostumun, Galatasaray'ı içinde bulunduğu uçurumdan çıkarabilmesi mucize olurdu.
Geriye bir Ünal Aysal kalıyordu..
Ünal aslında yakından tanıdığım, Galatasaray'da görev almasını çoktandır istediğim, başarılı bir iş adamıydı. Yaşamında ve işinde çizdiği fevkalade grafik, yürekten Galatasaraylılığı, Galatasaray'a hiç bir makam ve menfaat beklemeden hizmete hazır oluşu ve her yardım istendiğinde önde koşuşu onu kafamdaki başkan adayları arasına çoktan koymuştu. Tüzüğün gerektiği üyelik süresinin yıllarını sayar olmuştum adeta..
Şimdi, ne zamandır kalbimde ve beynimde olan arkadaşıma niye çıkıp destek vermedim, peki?.
Kafamda en büyük soru işaretleri onun için oluşmuştu da ondan.. Ünal'ın seçimi kazanacağı daha "Ben adayım" demediği günlerde dahi belliydi.. Bu ona, seçim öncesi çok önemli bir güç kazandırıyordu..
Kimseye ödün vermemek.. Onun bunun oy potansiyeli, ya da hatrını düşünerek liste yapmamak.. Sadece inandığı ekibi kurmak ve onlarla yola çıkmak. Başarının şartı da buydu zaten.. Ekip..
Ünal listesini açıkladığı zaman, durumun hiç de öyle olmadığını gördüm..
Listenin önemli bir çoğunluğu "Ödünler ve hatırlar"dan oluşmuştu, sanki..
Galatasaray için en büyük tehlike, İnan Kıraç'tır bana sorarsanız.. Yıllardan beri, kulübü perde arkasından yönetme hevesindedir. Başarılı olduğu dönemler de vardır. Şimdi, bu hevesi daha da resmileştirdi. Kulübü, kendi kontrolündeki vakfın şemsiyesi altına sokmak istiyor. O zaman Galatasaray Spor Kulübü bitecek. Galatasaray Liseliler Vakfı'nın bir organı kalacak geriye.. Tüm "Liseci" kafalar da bunun peşinde zaten. Bunun yolu da yönetimi kontrole almaktan geçiyor.
İnan Kıraç, seçimden çok önce ekranlara çıkıp "Adayım Ünal Aysal" dedi.. Aysal'la sık sık görüşmeler yaptı ve Aysal, bu görüşmelerden sızan ne varsa, hepsini uyguladı..
Mesela.. Kıraç'ın işaret ettiklerini listeye aldı. Kıraç'ın nefret ettikleriyle selamı, sabahı dahi kesti. Ünal Aysal tanıdığım kişiliği ile Kıraç'ın kuklası olacak adam değil.. O zaman, onu niye bu kadar dinledi, peki?.
Abdürrahim Albayrak tribündeki taraftarın gözdesi, ama Monşer Lisecilere göre, Galatasaray Yönetim Kurulu'na yakışmaz. Aysal, Albayrak'a üyelik sözü verdi. Son anda lisecilere boyun eğdi, yedekler arasına kaydırdı.. Bu ödün neden verildi?.
Seçimler yaklaştıkça, listedekiler de kafamı karıştırmaya başladı.. Ali Dürüst, durduk yerde ortaya atılıp bir Adnan Sezgin methiyesi düzdü. Galatasaray'ı ve Adnan Polat'ı paramparça eden adamı sonuncu savunacak adamdı, seçimi kazanması garanti yönetimin ikinci başkanı.. Yani Adnan Polat, hâlâ anlayamadığım bir sebeple Adnan Sezgin'e mahkûmdu, onun yüzünden birlikte yola çıktığı arkadaşlarını darmadağın etmişti. Şimdi, yeni yönetimin ikinci başkanı da mı Sezgin'in kontrolündeydi?. Değilse, Ali bu lafları niye etme gereği duymuştu?.
Abdürrahim Albayrak, sevdiğim bir insan, hem de nasıl yürekten Galatasaraylıydı. Onu hep istedim yönetimlerde.. Lisenin kulübünde halk çocuklarına da ihtiyaç var.. Ama adaylığı söz konusu olur olmaz, Lucescu edebiyatına girişti.. Benim ülkeme söven Lucescu, her gün her gazetede Albayrak'ın adayı olarak yazılıyordu.. Dünyada başka adam kalmamış gibi..
Ünal, Ali ve Abdürrahim listedeki en çekinmeden destekleyeceğim üç adayken, kafamdaki en büyük ve en sürpriz soruları onlar yarattılar..
O zaman "Oğlum Hıncal, sen bu işe karışma" dedim kendi kendime ve çekildim meydandan..
Şimdi gelişmeleri izleyeceğim. Dilerim şüphelerim boş çıkar. Dilerim Aysal ve yönetimi, Galatasaray'ı bu uçurumdan çeker alırlar.
Şimdi işlem sırası şöyle.. Önce mazbatalar alınacak. Sonra yönetim toplanıp iş bölümü yapacak. Sonra program hazırlanacak ve uygulama başlayacak..
Benim Ünal Aysal'dan beklediğim ilk icraat, Suada'nın tekrar Galatasaray Adası olması.. Ada'nın Özhan'dan uzun süreli kontratla kiralayan adamın elinden kurtarılması..
Ünal bu işi kolayca yapar.. Çünkü, Ada'nın yasal durumlarını en iyi o biliyor.. Adayı yeniden yapmaya gönüllü olduğunda bana getirdiği planları ve maketleri hatırlıyorum.. Boğaz'ın ortasına bir dünya güzelliği konacaktı. Ünal "Ben hayatımda yasa dışı iş yapmadım. Burada da her şey yasal olacak" dedi. Ama başka Anakent, yasal kurumların hiç birini aşamadı. Ankara'lara kadar gitti. Bakanlar, başbakanlara projesini anlattı..
İzin alamadı.. "Bitti, bu iş" dedi, bıraktı..
Sonra Özhan üç kuruş için bu adama devretti adayı.. O da "Suada" diye adını değiştirdi önce.. Sonra da kaçak yapılaşmaya girişti. Hem de nasıl plansız, tasarımsız, nasıl çirkin..
"Ön görünüm bölgesi" diye sahilde çakılan çiviyi sökmeye, televizyonlara haber verip gelen ana kent ve Boğaz Ön Görünüm ekipleri, adı Yargıtay'daki rüşvet skandalına karışan ve hakkında tutuklama kararı çıkan bu adamın yaptıklarına gık demediler.. O kaçak yapılaşma yıkılmadı, kanser uru gibi çirkin büyüyen adanın iskelesine mühür vurulmadı.. Bana yanıt yazdılar.. "Efendim savcılığa baş vurduk.."
Vurdun da ne oldu efendi?. Vurdun da ne oldu?.
Her yeri alayı vala ile yıkıyorsun, burada niye yıkma, mühür yok da, "Efendim mahkeme" deyip salmışsın adamı, bildiğini okuyor.. Kadir Topbaş ve adamlarının gözleri önünde..
Ünal Aysal, bugün adanın yasal alanının en az beş misli kaçak genişlediğini en iyi bilen adam.. Tüm tapu ve izinler elinde çünkü. Kural tanımayan, devleti, belediyeyi bağlayan, bildiğini okuyan bu adamı, en kısa zamanda adadan atacak güce sahip, Galatasaray yönetimi. Çünkü kayıtlarda adanın sahibi Galatasaray olduğu için, açılan davalar, Galatasaray'ı da bağlıyor. Onu da suçlu duruma düşürüyor. Bundan iyi kira sözleşmesi iptal sebebi olur mu?.
Bu yaz orada Suada adı altındaki o çirkinlik anıtını görmek istemiyorum.. Ünal işe bununla başlar ve başarırsa, alnından öperim..