Dünkü Sabah'ın birinci sayfası müthiş iki kararla kaplanmıştı.. Birisi sür manşet.. Birisi manşet..
İki ibret, iki örnek karar.. İki başlangıç.. İki umut kararı..
Futbol Federasyonu Türk spor tarihinde benzeri olmayan bir ağır karar aldı, Bursaspor hakkında.. Ceza yağdırdı, Bursa- Beşiktaş maçını oynatmayacak kadar kenti ve stadı terörize eden o çetelerin insanlık dışı eylemlerine karşılık..
Ve de Ankara Birinci Ağır Ceza Mahkemesi, herkesin ayrıntılarını nerdeyse artık ezber bildiği Ayşe Paşalı davasını dört ay gibi rekor bir sürede bitirip, sanığa Ağırlaştırılmış Müebbed Hapis Cezası verdi.. Dört ayda ceza.. Ve de "Mahkemede başı önde durdu. Kravat taktı" diye akıllara seza indirimler uygulamadan..
Asıl güzel başlık da, Şelale Kadak'ın köşesindeydi.
"Paşalı'nın katiline ağır müebbet hapis STK'ların (Sivil Toplum Örgütleri) zaferidir.." Öyleydi gerçekten.. Cezanın bu kadar çabuk ve bu kadar ağır çıkmasının sebeplerinin başında özellikle Kadın Örgütleri'nin ağır ve hep hafifletici işleyen hukuka başkaldırısı geliyordu.. Ve de medyanın bu başkaldırıyı yansıtmakta ve bu defa işin peşini bırakmamakta gösterdiği özen..
Ceza Hukuku'nun temelinde suçların cezasız kalmaması yatmaz, sanılanın aksine..
Ceza Hukuku'nun asıl amacı, suçu önlemektir.. Ceza ve uygulaması, suçu önleyici olursa, olabilirse, topluma yararlı olur..
Şimdi "Bursa'nın suçu ne" diyenler var.. Asıl yanılgı burda... Bu holigan denen insanlar, yaptıklarının yanlarına kâr kaldığını gördükçe, azdılar.. Azdıkça azdılar..
Kulüpler holiganizme savaşacaklarına beslediler.. Her ama her kulüp yönetimi, holigan çetelerini bedava biletlerle beslediler.. Bu biletler kapı önünde satıldı ve holiganların geçim kaynağı oldu.. Maça gene biletsiz, bedava girmeye devam ettiler çünkü..
Şimdi, bu karardan sonra, artık her holigan düşünecek ki, yaptığı yanına kar kalmayacak.. Her gerçek, sporcu taraftar bilecek ki, bu paralı asker, çapulcunun yaptıkları yüzünden kendi maç seyretme keyfine ve tuttuğu kulübe zarar gelecek.. O zaman, artık "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" demeyecek, o yılanı içinde beslemeyecek..
Yani holigan artık hem korkacak, hem de kendisini besleyen kaynaktan, kulübünden ve taraftarlarından baskı görecek.. O zaman..
Şimdi, en canlı örnek etrafımızda..
Amerika'da adamın aklı gidiyor, "Kırmızıda geçerim" diye.. Bizde, kırmızı "Gaza bas geç" demek.. Niye?.. Amerika eğitimli de ondan mı?.
Niye ben, bu ülkenin sözüm ona en eğitimli insanlarının yaşadığı Alkent kaldırımlarında köpek pisliğine basmadan dolaşamıyorum da, New York'ta sokağa köpeğini çıkaranın elinde bir fırça, bir naylon poşet var?. Onlar daha uygar insan diye mi?.
Hayır.. Amerika'da kırmızıda geçenin anasını anında ağlatırlar. Amerikalı bunu bilir.. Bizimki de, polisin önünde kırmızıda geçerken, bir de üniformalıya el sallar, bir şey olmayacağını bildiği için..
New York'ta köpeğinin pisliğinin sokakta kalmasının cezası 800 dolardır ve o ceza mutlak kesilir.. Bizde.. Güldürmeyin beni..
İstanbul'da bir katil ruh Volkan'a hem de cam içki şişesi fırlattığında ne yaptı, İstanbul Valisi?.. Emniyet Müdürü?.. İstanbul savcıları..
Volkan ölebilirdi, şişe on santim sağdan gelse.. Futbolda şiddet değil, Türk Ceza Yasası'na göre ağır cezalık bir suç, milyonlarca televizyon seyircisinin önünde işlendi.. 300 tane güvenlik kamerası var, Arena'da.. Atanı armut gibi yakalamak mümkün, bir günde.. Ne vali kılını kıpırdattı, ne Emniyet Müdürü.. Ne savcılar.. Ve, ne de federasyon..
O katil ruh yakalansa, teşhir edilse, cezalandırılsa, Galatasaray'a ceza verilse, Bursa'dakiler öyle pervasız azabilirler miydi?..
Bu federasyon kararı bir başlangıç, bir umut.. Şimdi sıra, yakalanan ve savcılığa sevk edilen çapulcuları yargılayacak Bursa mahkemelerinde.. Bu mahkemeler de, futbolda şiddet yasasının artık uygulamada olduğunu gösterirlerse, acil ve ağır kararlar alarak, o zaman işte, gerçek bir umut doğar..
Ayşe Paşalı kararı da, böyle bir umut başlangıcı.. Onun başka ayrıntıları var yalnız.. Ona da haftaya, daha geniş bakacağız!..
