Andante'nin düzenlediği klasik müzik ödülleri gecesinin sunucuları, genç sanatçılara ödül vermek üzere adlarımızı anons ettiler.. Yankı dergisindeki Yazı İşleri Müdürüm Şefik Kahramankaptan, geç tanıdığım ama dostluğundan onur duyduğum Tufan Türenç ile sahneye yürüdük. Sıramı beklerken daldım gittim.. Hani hayat "Bir film şeridi" gibi geçer ya gözlerinizin önünden.. Gerilere gittim dalıp.. 13-14 yaşlarında falan bir ortaokul öğrencisiydim babamın tayini Ankara'ya çıktığında.. Her şeyi merak ediyorum.. Klasik müziği, operayı da..
Bir bilet alıp Büyük Tiyatro'ya gittim.. Başladı.. Sıkıntıdan patlıyorum.. "Ara verilse de kaçıp gitsem" diyorum ama, vakit geçmiyor.. "Nasıl bir işkencedir bu" derken gözüm önümdeki sırada oturan yaşlı bir çifte takıldı. Çok iyi tanıdığım bir çifte.. El ele tutuşmuşlar, adeta kendilerinden geçmiş dinliyorlar..
"Hıncal utan" dedim.. "Kendinden utan.. Sen daha 15 yaşındasın. Kaçmaya uğraşıyorsun.. Bir de onlara bak da utan!. Demek ortada senin anlamadığın ama öğrenmen, dinlemen gereken bir şey var."
Utandım gerçekten.. O günden sonra, her klasik konsere, her operaya gittim..
"Önümde oturan o harika örnek olmasaydı eğer o gün sıkıntıdan salondan kaçmayı düşünen Hıncal, bugün burada bir Klasik Müzik Yarışmasında ödül verenler arasında olur muydu acaba" diye düşünüyordum, sahnede..
Yolumu, ufkumu açan, beni "Hıncal Uluç" yapanlardan biriydi, o karısının elini avcunun içinde sımsıkı tutarak şimdi âşık olduğum o müziği dinlemeyi öğreten insan..
İsmet İnönü!..
Sadece dinleyici değildi İnönü.. Bu evrensel, bu çağdaş müziğin Türkiye'de gelişmesi için en büyük hizmeti veren devlet adamıydı.. Ankara Devlet Konservatuvarı'nı kurmakla kalmamış, yetenekli çocukların yetişmesi için "Harika Çocuklar Yasası"nı çıkartmış, İdil Biret, Suna Kan gibi Uluslararası ustaların en iyi eğitimi görmelerini sağlamıştı.
Bugün bu ülkedeki her ama her klasik müzik ve opera sanatçısının varlığında İsmet İnönü'nün mutlak katkısı vardır.. Bundan sonra gelecek olanların da..
İsmet İnönü, 53 yıllık gazetecilik yaşamım boyunca tanıdığım ve tanıştığım en büyük devlet adamıydı.
Atatürk'e yetişemedim. Ama onun sağ kolu, Cumhuriyeti kuran "İkinci adam"la hem de bir kaç defa oturup konuşmak onuruna eriştim.
Ne mutlu bana!..