Yağmurlu bir günde bahçe keyfi bir başka oluyor.. Havalar iyice soğumadan bu keyfi yaşamak için elimden geleni yapıyorum..
Sabah erkenden kalktım gene.. Zeytin, Kevin, Cindy ve Zeyno her zaman olduğu gibi bahçe kapısının önünde toplanmış bekliyorlar.. Kapıyı açar açmaz beni bırakıp hemen yana koşuyorlar.. Orada dört tane boş mama çanağı var biliyorlar ve benim bu dört çanağı doldurmak üzere kapıyı açtığımı da biliyorlar..
Mamaları döküyorum, bir süre onların büyük bir hırs ve iştahla, kıtır kıtır yemelerini seyrediyorum.. Sonra bir elime kahvemi, bir elime gazetemi alıp tentenin altındaki rejisör koltuğuna oturuyorum..
İşte günün en keyifli anı..
Dün sabah ayrı keyifliydi.. Dedim ya yağmur yağıyordu.. Yağmurda toprağın ve çimin kokusu bir başka oluyor.. Ve yağmurun hışırtısı.. Ve de etraftaki o yeşilden kızıla renk cümbüşünden kopup gelen sarı yaprakların görüntüsü..
Bir yaprak tam da kucağıma düşmez mi?..
Alıp yere atmaya kıyamadım inanır mısınız, o kadar güzeldi.. Kurumuş.. Ama ıslak..
Gazeteyi aldım elime.. Sayfaları çeviriyorum.. Servet'e takıldı gözüm.. Servet Gürbüz'e..
İster inanın, ister inanmayın.. Son sayfada "Hayata Dair" başlığı altında hergün felsefe incileri dizen Servet, bakın dün ne yazıp çizmişti..
Bir çocuk yere bakıyor.. Yerde rüzgârda sürüklenerek gelen bir sarı yaprak..
Ve Servet diyor ki..
"Sen önemlisin! Bir yaprağın bile sana gelmesi için evrenin bütün kanunları birlikte hareket ediyor."
Hiç ama hiç aklıma getirmemiştim bugüne dek, bu yaprağın nasıl kopup bana geldiğini.. Kucağımda hâlâ duran ıslak yaprağa baktım ve ilk defa düşündüm, kaç doğa yasasının gerektiğini..
Sonbaharda bitkilerin odunsu borularının kapanması ve artık köklerden aldığı suyu yukarı taşımaması bir yasa.. Bu kapanma sonunda kuruyor yapraklar.. Renklerinin yeşilden bu cümbüş içinde sarıya dönüşmesi ayrı bir yasa tabii..
Tepedeki yerinden kopan yaprağın aşağı düşmesi, Newton Yasası.. Bunu biliyorum işte.. Yer çekimi.. Ama niye dibine düşmüyor hemen de uçuyor..
Havanın kaldırma gücünün, tonlarca uçağı uçuran karmaşık yasaları var ya.. İşte o yüzden..
Peki niye bana doğru geliyor?.. Rüzgâr.. Onun oluşum yasaları daha da karışık.. Alçak basınç, yüksek basınç, havanın hareketlenmesi ve saire, ve saire..
Tam da kucağıma düşmesi için başka sebep yok mu?.. Olmaz olur mu?.. Yağmur.. Islak ya yaprak.. Daha ağır dalından koptuğundan.. Daha az uçuyor havada.. Daha çabuk düşüyor.. Peki yağmur ne?.. Isınan suyun buharlaşması.. Buharlaşan suyun gökte soğuk tabakaya çarpıp yeniden sıvı hale dönüşmesi.. Al sana bir sürü yasa daha..
Ve de bunların hepsi, ama hepsi öyle bir araya geliyor, öyle bir ortak güç oluşturuyorlar ki, saçaktan kopan yaprak gelip tam benim kucağıma oturuyor..
Şimdi söyleyin bakalım.. Ben gerçekten çok önemli değil miyim?..
Gazeteye gelir gelmez, Servet'in bir gün evvel masama bıraktığı iki kitabı aradım. Bu köşedeki felsefe incilerini kitapçık halinde derlemiş..
"Güzel Bir Şey Söyle.."
..ve de "Gülümseyin.."
Laf aramızda bu kitabı da mutlak alın ve el altında bulundurun. Sevgilinizle, dostlarınızla bir arada iken, aynen benim gibi yapar eğlenirsiniz. Yalnızsanız bu defa aynen böyle yapıp düşüncelere dalarsınız..
Hani kitaplardan fal tutulur ya..
Rasgele bir sayfa açtım..
"Hayatın boyunca 100 kişi tanıdın, beş tanesi gerçek dostun oldu. Bu orana göre eğer dünyadaki herkesi tanıyabilseydin, 300 milyon dostun olurdu."
Nedense aklıma birden "Umutsuz" âşıklar geldi.. Terk edilmiş ya da kaybetmiş.. "Bitti.. Benim için bitti.. Başkasını bulamam artık" diyen, hatta, hatta karamsarlıklarını ölümü düşünmeye vardıran kişiler..
Oysa kaç kişi içinde buldular aşkı..
100 kişi tanıdılar belki.. Birinde gerçek aşkı buldular.. Dünyadaki herkesi tanıma şansları olsaydı, ayni hesapla tam 30 milyon gerçek aşk bulmaları mümkün olurdu..
Aşk hesaba gelir mi?.. "Gelmez" deseniz bile, açıkça ortaya çıkıyor ki, "Umutsuz" diye de bir durum da yok..
Tersinden düşünün.. "Tek.. Eşi bulunmaz.. Benzersiz" aşkı nasıl buldunuz?. Bir tesadüf değil mi, eninde sonunda.. O tesadüf olmasa.. O kentte olmasaydınız?.. O okulda okumasa ya da o tatile, o seyahate çıkmasaydınız, aşksız mı kalacaktınız hayat boyu..
Gene başa dönüyoruz..
Evrenin bütün yasaları bir araya geldi ve yaprak benim kucağıma düştü.. Niye kucağıma düştü?. Bu yüzlerce karmaşık yasa yüzünden mi?..
Hayır.. Yetmez.. Asıl sebep..
Çünkü ben o an oradaydım..
Ben orda olduğum için o yaprak kucağıma düştü, önem kazandı, milyarlarca yapraktan ayrıldı ve yazı konusu oldu.. Yani önemli olan benim.. Yaprak değil..
Önemli olan sizsiniz dostlarım.. Önemli olan sadece siz..
Geri kalan her şey sizin değer verdiğiniz kadardır!..
(9 Kasım 2003'te yayınlandı)