Ne kadar ama ne kadar şirindi 39 Basamak!. Alfred Hitchcock'un ben doğmadan 4 yıl önce çektiği filmin yıllar yıllar sonra oyunu da büyük ilgi toplamıştı. Çok da merak etmiş ama geçen yaz bir türlü fırsat bulamamıştım.. Bu defa Tiyatro sezonunu 39 Basamak'la açtım, Kenterler'de.. Ne iyi etmişim..
Nasıl güzel, nasıl mutlu bir gece geçirdim..
Sadece oyun değildi gecemi unutulmaz yapan.. Mehmet Birkiye'nin yorumu ve sahneye koyuşu aldı götürdü beni, yılların öncesine..
Çocukluğuma..
Çocuklar, anne ve babaları onları evde bırakıp giderken, mutsuz olur, huysuzlaşır, hatta ağlarlardı.. Oysa ağbimle ben, babamla annemin gözünün içine bakardık, bizi evde bıraksınlar da gitsinler diye..
Onlar kapıdan çıkar çıkmaz, çocukluk ayinimiz başlardı, hiç değişmeden.. Önce mutfak masasının üzerine bir sandalye konur, üzerine çıkılır, tavana asılı Apikoğlu sucuklarından bir kangal kesilip alınır. Sonra ağbim onları tavada çevirir..
Ekmekleri bandıra bandıra nasıl yerdik o sucuğu, tıka basa akşam yemeği yediğimiz halde, az önce.. Dünya lezzeti..
Sonra film başlardı.. Lafın gelişi değil.. Gerçek film.. Hafta sonları Orduevi sinemasında izlediğimiz bir filmi, ağabeyimle ben bütün kahramanları canlandırarak oynardık.. Nedense ağbim hep iyi adam, kazanan olurdu, ben kaybeden.. O John Wayne olurdu hep mesela.. Ben kafa derisi yüzen kötü Kızılderili.. Bir defasında "Bugün ben Kızılderiliyim" dediğinde ne sevinmiştim. Meğer Geronimo'yu oynuyormuşuz. İyi adam Kızılderili.. Kötü adam Yankee, yani ben.. İyi mi?..
Evin tüm eşyaları filmin araçlarına dönüşürdü.. Mesela tahta örmeli yemek sandalyesi Roy Rogers'in ünlü atı Trigger olurdu oyunumuzda.. Ters çevirip bacakları açarak oturur, sırt yaslanan yere ellerimizle yüklenip sarstık mı, sandalye dıgıdık dıgıdık giderdi.. Giderdi de, o sandalyeleri ikide bir tamire gönderen babam "Ne oluyor bunlara yahu" diye söylenir dururdu..
Mehmet Birkiye, 39 Basamak'ı işte aynen bu yorumla sahneye koymuş iyi mi?.
Filmin kırka yakın karakterinin hepsini dört oyuncu canlandırıyor.. Bir eski bavul otomobil oluyor.. Arka arkaya dizilen dört sandalye tren..
8 yaşındaki Öcal'la 6 yaşındaki Hıncal meğer nasıl çağın ötesinde bir yorum getiriyorlarmış, filmlerin sahnelenmesine, bakar mısınız?..
39 Basamak çok meraklı bir casusluk öyküsü iken, tatlı, şirin, yer yer komik, ama meraklı yanını hep koruyan bir hoş oyun olmuş..
Birkiye yorumunu anlatırken "Bir çocuk düşünün" diyor.. "Oynarken eline geçen herhangi bir eşya, ya da onun parçası, korsan gemisinden uzay gemisine, dinozordan canavara, sonsuz değişime uğrayabiliyor" diyor. Çocuğun başarısının kaynağını "İnanç, ciddiyet ve masumiyet" olarak sıralıyor Birkiye.. Yani işte aynen Uluç kardeşlerin oyunlarının temeli. O masum çabamıza nasıl inanır, nasıl ciddiye alırdık oyunumuzu..
Yani bu kadar mı olur, Birkiye?.. Bu kadar mı güzel olur..
Tabii başarıda dört müthiş oyuncu da ortak .. Demet Evgar, Hakan Gerçek, Bülent Şakrak, Okan Yalabık girdikleri tüm tipleri büyük başarıyla yaratıyorlar.. Tıpkı koskoca Back to Bataan/ Bataan'a Dönüş'ü (John Wayne, Anthony Quinn) tüm savaş sahneleriyle baştan sona canlandırırken, evi gerçek bir savaş alanına çeviren iki küçük Uluç gibi..