EKRANIN önünde donup kaldım, "M. Ali bunu nasıl yaparsın" diye öfkeyle söylendim ardından.. Ertesi gün olmuş, bu satırları yazarken hâlâ söyleniyorum..
"Bunu nasıl yaparsın M. Ali?.. Bu kadar mı önemli reyting?.. Yaşamının en büyük değeri bu mu?.. Reytingciden gelen istatistik yani.."
Tabii iş kızıştı son günlerde.. atv'de emekli gibi haber okuyan Ali Kırca Show TV'de canlandı. Fatih Altaylı Kanal 1'de müthiş bir performans gösterip her geçen gün daha puan topluyor.. Şimdi de Mehmet Barlas daldı cenk meydanına.. O zaman papuç pahalı..
Pahalı papuç anchormanlerimizi daha iyi TV gazetecisi olmaya yönlendirmeli.. Savaş o alanda olmalı.. M. Ali'nin yaptığı gibi değil..
20 yaşındaki oğlu şehit olmuş bir annenin, oğlunun ölümünü haber aldığı anı görüntülemek nasıl bir TV Haberciliği anlayışıdır M. Ali?.. Bunu nasıl içine sindirir, nasıl yayına koyarsın?..
Şehitlerin acıları üzerinden reyting yapılır mı?.. Bir yaşama bu kadar destursuz dalınır mı?.
Dünya üzerinde gencecik oğlunun ölüm haberini aldığı anın görüntülenmesine izin verecek, bu görüntülerin televizyon ana haberinde yayınlanmasını istecek bir, tek bir "Ana"" çıkar mı M. Ali?..
Şehit haberlerini, aileye Genelkurmay veriyor. Görevli, özel yetiştirilmiş bir subay ve her ihtimale karşı içinde uzmanlar olan bir cankurtaranla gidiyor..
Genelkurmay mı haber verdi, "Biz aileye şehit haberi vereceğiz, hadi siz de gelin" dedi de cümbür cemaat mi gittiler gece karanlığında mahalleye.. Asker davet etmedi diyelim..
Bir şekilde haber aldı M. Ali'nin adamları, hangi şekildeyse..
Peki nasıl izin verdi üniformalı görevliler orda, o anda çekim yapılmasına.. Asker de kabahatli, en az senin muhabirin, kameramanın kadar..
Ama sen M. Ali?.. En deneyimli, en usta sensin.. Yayınlamasana ders olsun. İbret olsun. Hatta açıkla "Elimde ama yayınlamıyorum" de utansınlar.
Ev feryad figan.. Ana evde yok. Sabahın köründe işe gitmiş.. Haber salıp çağırıyorlar, "Eve gel, hasta var" diye..
Eve dönüp arabadan iniyor gece karanlığında bile sapsarı kadın..
M. Ali'nin kameramanı mevzilenmiş.. Evinin önündeki sivil resmi kalabalığa bakıyor, şaşkınlık, dehşet ve bin duygu içinde.. Ambulans.. Askeri araç.. Oğlu askerde.. Asker Irak'ta savaşıyor.. O arabadan eve birkaç metre içinde neler düşünüyor kadın..
O birkaç adım nasıl asırlar gibi uzuyor onun için.. Nasıl tahmin ediyor, nasıl ihtimal veremiyor öte yandan?..
Bir film için Oscarlık sahneler.. Ama gerçek olunca, utanç verici bir reyting tecavüzü bu, bir acılı ailenin, bir şehit anasının, en gizli, en kutsal kalması, en saygı duyulması gereken, en özel yaşam anına..
Hayır.. Kadının yürüyüşü saniye saniye veriliyor.. Sonra gerçek.. Sonra korkunç bir çığlık ve kadının yere düşüşü..
Bu mudur M. Ali.. Bu mudur?..
Seni yarım ömürdür tanırım M. Ali.. Sen bu değilsin. Asla değilsin. O zaman nasıl düştün bu yanılgıya.. Nasıl yayınladın o görüntüleri..
O kadın Cemre olsaydı, yani Sevgili eşin.. Bu acı örneği çok iyi düşünmen için veriyorum. O Ana Cemre olsaydı, gene yayınlar mıydın o görüntüleri?..
Medya bu vicdan muhasebesini, her fotoğraf, her video görüntüsünde yapmalıdır. Yapmak zorundadır..
Ve de asker, bu vatan uğruna şehit olanların anısına, o şehitlerin vatana sahip çıktıkları gibi sahiplenmelidir. Acı, reyting aracı olmaz.. Olmasına da izin verilmez..
Hele de böylesine, Büyükanıt Paşam!..