TÜRKİYE'DE iletişimin ve SABAH'ın "Yanıt Hakkı" anlayışının hızı tavana vurdu.
Fatih'in yazısı 22 Mayıs'ta çıktı. Aydın Doğan'ın avukatının yanıtı, 23 Mayıs'a yetişti.. Patron kendi gazetesine bu kadar hızlı yetişebilir miydi acaba?.
Neyse.. Demem o değil..
Sayın Avukat Şehnaz Yüzer diyor ki.. "Hıncal Uluç'un köşesinde, güya Fatih Altaylı'ya söz vermek görüntüsü altında.."
Yani ben bir sahtekâr, bir dolandırıcıyım. Okurumu kandırıyorum.. Niyetim aslında başka da, "Güya" yapıyorum..
Peki o zaman Şehnaz Hanım.. Köşem size de açık.. "Güya"yı biliyorsanız, gerçek niyetimi de biliyorsunuz demektir. Yoksa "Güya" demeniz, suç olur. Asıl sahtekâr, dolandırıcı siz olursunuz.,
Yazar mısınız, yayınlayayım, Hıncal'ın Fatih'e çağrı yaparken gerçek niyeti neydi?.
Fatih Altaylı, SABAH'ın POAŞ kampanyasını yönetmen ve yazar olarak yürüten gazetecidir. POAŞ'la Maliye uzlaşırken, olayı ortaya çıkaran ve peşine düşen 25 yıllık arkadaşıma söz hakkı tanımamın arkasında ne arayıp, öküzün altında hangi buzağıyı bulduğunuzu merak ediyorum.
Bir de "Hukuk"u nerede okuduğunuzu!..
Bir kuralların hukuku vardır.. Bir de dostların..
Sizin yok mu?..
Ve de gazeteciliğin bir kutsal ilkesi var.. Fikri takip.. Duydunuz mu hiç?..