BU mektup Sevgili Dostum Ali Kırca'yadır.. Birlikte pek çok ödül törenine katıldığım, yılların "En İyi Haber Sunucusu" Ali Kırca'ya.. Özellikle üniversitelerde, gençlerin nasıl alkış, nasıl coşku ile ayakta alkışladıklarını gördüğüm, nasıl sevdiklerini ve saydıklarını gözlerinden okuduğum Ali Kırca'ya..
Son zamanlarda 25 yılda yarattığı efsaneyi çok hızlı bir şekilde yemeye başlayan Ali Kırca'ya.
Sevgili Ali,
Spiker ile sunucu arasında çok büyük bir fark vardır. Spiker, önüne konan haberi okur. Görevi sadece düzgün Türkçe ile, yorumsuz ama etkileyici okumaktır o kadar. Oysa uluslararası dilde anchorman diye anılan sunucu, haberinin sorumluluğunu taşır. Bülten onunla özdeştir. Seçtiği haberler, bu haberi sunuştaki tavır ve tonlamalarla yaptığı yorumlar, onu spikerden fena halde ayırır.
Sen ekibinle bu ülkenin en saygın haber bültenlerini hazırlayarak efsane oldun. O saygın bültenler, reytinglerde de önde geldi hep.. Bunu yaşadın..
Peki bugünkü halin ne?..
Bu bültenlerin sorumluluğunu taşıyor musun?.. Ucuz reyting hesapları içinde bu bol palavralı haberleri sen mi hazırlıyorsun?. Ötekiler ucuzladıkça, sen de onlarla yarışmayı kendinde hak mı görüyorsun?.
Ya da artık "Gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım" diyen bir spiker mi oldun?.
Bunların hangisi 25 yılda yarattığın Ali Kırca efsanesine uyar?..
Uzun zamandır atv'yi izlemiyorum, ana haberlerde.. Sinirlenmemek, senin ve Korcan adına üzülmemek için.. Semih Ağabey'in ölümü beni aylar sonra size taşıdı..
20'nci yüzyılın en büyük çizgi ustalarından, dünya yarışmalarında almadık ödül bırakmayan, ünü dünyayı saran, adını yedi düvele duyuran, devlet sanatçısı, hepsinden öte, senin yuvanın, atv'nin kardeşi Sabah'ın çizeri Semih Balcıoğlu'nun senin her akşam haber okuduğun camekânın önünde yapılan cenaze töreni, bülteninde yoktu Ali.. atv'yi yöneten reklamcılar "19.30'da haberden çıkın" demişler.. Siz de Semih Balcıoğlu haberini atmışsınız..
Peki ne kalmış?..
Amerikan donanmasının, adamların izin verdiği kadarını çektiğiniz, kuru, saçma bir reklam filmi.. Kalkan uçaklar, inen uçaklar.. Hepsi o.. İçeri adım atamamışsınız.. Bir kasaba büyüklüğündeki uçak gemisinde yaşam bu mu?.. Sen öyle sundun da, ondan soruyorum..
Ve de, dakika başı alt yazı geçerek baş haber yaptığınız bir utanç..
"Hülya Avşar neden dayak yedi?.."
atv gibi bir televizyon, Ali Kırca gibi bir anchorman, 10 dakika boyu kadına şiddet uygulamanın reklamını yaptı.. Aman ne hoş olmuş Hülya'nın tüm kadınlarına şiddeti ile ün yapan türkücüden tokat yiyip iki saat ağlaması.. Bir canlı yayındaki Hülya Avşar'ın da alet olduğu talihsiz görüntüleri ana habere taşıyıp, kadına şiddeti, yani günümüzün en korkunç toplumsal sorununu, böyle reklamlar, hoşluklar, şakalar ve keyifler içinde, şirin, sempatik göstermek ne demek Ali Kırca?..
Bu ülkede adam gibi kadın derneği olsa, ertesi gün dünyayı başına yıkarlardı. Ama onlar da senin gibi gülerek izlemişler belli, güçlünün zayıfa attığı Osmanlı tokadının hikâyesini..
Vurun kadına erkekler.. Vurun çekinmeden.. Bakın 20 yıl sonra ne hoş anı oluyor, anlatırken.. Döven, dövülen nasıl sarmaş dolaş, onları sunan, gelen reytinglerden nasıl mest?..
Yapma Ali..
Yapma.. Ali Kırca'ya bu kadar ihanet etme..
Cevabın olursa Ali, sütunum senin..
Gözlerinden öperim.